sezgin kaymaz'ın ateş canına yapışsın isimli kitabında, cennetten kovuluş hikayesi müthiş bir şekilde kurgulanmış olan, müthiş tiradlar atan azazil veya nam-ı diğer iblis:
Şeytan
"tanrım! diyelim ben hatalıyım... sana giden sonsuz yolculukta,
kötü bir ülkeden kötü bir kul görmüşÃ¼m, yoldan sapmışım diyelim...
ne fark eder? bütün yollar sana getirmez mi kullarını?
haydi diyelim ben hatalı kere hatalıyım, senin övdüğün o kötü kulu yerdiğim ve bu sebepten yoldan çıktığım için...
gene bile sana taşımaz mı o yol da beni?.. rahmet sütünü niye kesersin benden?
beni süt emer hayvan yavrularına niçin imrendirirsin?..
senin iş başarmandan başka kim yetiştirdi beni? böyle düşÃ¼ndüm diyelim yanlış düşÃ¼ndüm;
peki yanlış düşÃ¼ndümse kimin izniyle düşÃ¼ndüm? ben kulluk yolundan saptımsa o saptığım yolu var eden kim?
bedene sütle yerleşen huy hayvanattan bile çıkmazken, senin rahmetin ve rızanla bana yerleşen bu huy
benden nasıl olur da çıkar? benim kabahatim ne?
başını zorlukla kaldırdı cennet semasına. tanrısal doktrinde tek yapması gereken şeyin suçunu kabul ve
ikrar edip tövbeye gelmek olduğunu gayet iyi biliyordu, ama içinden gelmiyordu bu. niçin tövbe edeydi ki?
yanılmışsa eğer tanrının izniyle yanılmıştı. şaşırmışsa onun izniyle şaşırmış,
zıvanadan çıkmışsa onun kabulüyle çıkmıştı.
misal şu evvelce hiç işitmediği zıvana sözcüğünü de gene onun müsaadesiyle kullanmıştı.
neydi yani? doğruluk kadar yanlışlığı da yaratan,
şimdi kalkıp kendi yarattığı şeylerden bir şey seçen kuluna zulüm mü edecekti? haydi canım ne tövbesi?
tövbe mövbe edemezdi. nasıl ki bu işleri görür, bu hallere düşerken bu işleri görmek ve bu hallere düşmek gerektiği kaderinde öyle buyrulduğu için görmüş ve düşmüşse, tersten git, devrik mantık yürüt, tövbe etseydi eğer, tövbe etmesi kaderinde buyrulduğu için tövbe etmiş olması da gerekmez miydi? ee? etmediğine edemediğine göre?
demek ki yüce tanrı onun tövbe etmesini istemiyordu.
yoksa kim karşı gelebilirdi tanrı emrine? şu ana kadar hiç karşı gelmiş miydi mesela? gelmemişti. haşa! haşa huzurdan!" (sf.117-118)
"ey tanrım! birkaç gündür kapından sürmüş durumdasın beni, ama benim gözüm senin güzel yüzünde kaldı.
ey tanrım, önceden olan lutfa bakıp, sonradan yırtmış, pare pare etmişsem bende midir kabahat?
sebebi reddetmiş çünkü sebep sonradan olmadır, önceden doğma değil, sonradan olanın varlığına sebep olan ilk sebebe direnç göstermişsem bu benim suçum mudur?
değil ama hadi diyelim öyle olsun, ben hasetten secde etmemiş olayım adem denen o şey'e... bu hasetin de çıfıtlığımdan değil sana olan aşkımdan peydahlandığını bilmez misin?
bilmez olur musun hiç? bilirsin elbet!
severim ben seni. yalnız seni sever, seni anar, yalnız seni sakınır, yalnız seni kıskanırım.
kıskançlık sevmenin birinci şartı değil midir yüce tanrım?
değildir de ben mi bilmiyorum?
bilmiyorsam eğer, bu benim cürmüm müdür? ayıp mıdır bilmemek? hele hele bildirilmemişse!
diyelim ben yanıldım, ulu yolundan sapa düştüm de belaya attım kendimi gitti. peki kendim nasıl bela olabildim cennetin başına? sevme ve sevilme oyununda şımardımsa birazcık, mat edeydin ya tanrım; mars edeydin ya! ne demeye oyundan dışlarsın beni? dışlayacaktın madem, ne demeye kuldan saydın da yzadın beni bu oyuna? hem sordun mu "oynamak ister misin?" diye?
sayım suyum yok tanrım!
baştan başlayalım. yol şaşırdım ben. aşkımdan aşkımdan. kastımdan değil. aşkımdan yol şaşırdım.
bak bakalım içime şimdi...bu düştüğüm belada da senin aşkının tatlarını tatmada değil miyim? sevmekte ve sevdiğim miktarda sevilmeyi dilemekte kastımı aştımsa, bu hakikatte benim kastım mıdır?
kabul! yol şaşırdım diyorum; yön şaşırdım. medet!
yönleri yaratan kim? sen değil misin? nasıl olur da yarattığın yönlerden bir yöne yönelene hor bakar, öbür yarattıkların bu yarattığını hunharca çiğnesin diye ayaklarının dibine atarsın?
imanı sen yarattın eyvallah... ben de o imandan çıkıp küfre girmiş olayım... iyi de... küfrü kim yarattı?
ey tanrım küfrü kim yarattı? vallahi ben yaratmadım. içimde şimdi bu küfür dediğin saçmalığı buluncaya kadar onun varlığından haberim dahi yoktu.
kim yaratttı beni?
kaderimi kim yarattı?
ben küfre bulaşmakla küfre dönüşmüşsem eğer, küfrü kim yarattı? dönüşmek denilen kimya kimin icadı?
sormak serbestti, soruyorum:
kainatın kilimi yüce zatınca bieydin dokundu da,
cennetin ruhu senin rahmet nefesinle okundu da,
varlıkların kaderi senin elinle levh-i mahfuz'a döküldü de,
bir tek bu aciz kulunun kaderi mi kendi tarafından yazıldı?
öyleyse yak beni yüce tanrım
kendi ateşimle kavur!
yak gitsin!
yak!"(sf.173-174)
Bookmarks