4.kısım
Ve sonunda travel kısmana başlama vakti gelmişti, asıl macera bundan sonra başlıyor. Dediğim gibi 4 kişi Miami'ye kadar inecektik arabayla. Ama New York City'e de gidecek arkadaşlarımız vardı. Toplamda 8-9 kişi olmuştu NYC'ye kadar gidecek arkadaşlar. Biz de 2 sefer yapmaya karar verdik. Onca bavul ve eşyayla 6 kişi NYC'ye geldik. Ben Staten Island'da kaldım o akşam. Diğer 4 arkadaş (2si bizle Miami'ye gelecek arkadaşlar, 2si de NY'a hostel'a yerleştireceğimiz arkadaşlar) NYC'ye gezmeye ve 2 arkadaşa hostel bulmaya gittiler. Diğer arkadaş ta LG'a dönüp kalan 2 arkadaşı ve kalan eşyaları almaya döndü. Ben o gece Staten Island'da kaldım. Ertesi sabah arkadaşlar beni de almaya geldiler ki bir de ne göreyim. 2 arkadaşa kalacak yer bulamamışlar ve 1 arkadaş daha bizle DC'ye gelecekmiş. Malum biz VA'ya gidiyoruz, yol üstü onları da bir hostela bırakırız diye. Toplam 7 kişiyiz araba tıka basa eşya dolu. Çekişten düştü araba, gitmez oldu. O vaziyette öğlen 11 gibi yola çıktık. 3 gibi DC'de olup, 1 saat orda oyalanıp akşam 7-8 gibi VA'da olmayı planlıyorum. Malum sözleştik arkadaşlarla. Yola çıktık planladığımız saatlerde DC'ye geldik. Ama o da ne, lanet DC trafiği yüzünden bir sürü zaman kaybettik şehir içinde. Bir de üstüne gittiğimiz onca otelde yer bulamadık arkadaşlara. Şehirde kongre tarzı bir şey varmış, bütün hotel, hostel her yer dolu merkezde... Beraberimizdeki kız arkadaşın da bir arkadaşı DC'ye geldi öğlen 2 gibi, bizle buluşup beraber otele yerleştirecektik 4ünü. Ama biz bir sürü zaman kaybettiğimizden 6 gibi falan buluştuk sanırım bu arkadaşla. Onda da telefon yok 3-4 saat oturmuş sözleştikleri yerde bir yere ayrılmadan. Her neyse burayı özet geçeyim binbir türlü stresten sonra arkadaşları bir motele yerleştirdik saat 9 olmuştu. Benim bütün planlar suya düştü. Gece 12 civarı VA Newport Newse geldik. Arkadaşları arıyorum ama telefondaki sıkıntıdan dolayı yolda attığım mesajların hiç biri gitmemiş. Kimisini arıyorum uyumuş, cevap vermiyor. Biz de gece 1 gibi geçen yıl kaldığım motele giriş yaptık.

Ertesi gün öğlen saatlerinde otelden çıkış yapıp önce Williamsburg'taki outletlere gittik. 2 arkadaşı bıraktıktan sonra ben Mehmet'le ilk önce tamirciye gidip ön ve arka lastikleri çapraz olarak değiştittirdik. Direksiyon titreme yapıyordu. Sonra Geçen yıl çalıştığım yerde yemeğe gittik, arkadaşlarımla görüştüm vs... Ardından tekrar outletlere dönüp biraz da biz alışveriş yaptıktan sonra Miami yollarına koyulduk. Akşam 6 civarıydı sanırım.

Durmaksızın değişe değişe 12 saat kadar yol gittikten sonra başımıza çok talihsiz bir olay geldi. Genellikle ben ve Mehmet kullanıyordu arabayı. Arkadaşların birinde ehliyet yoktu, diğeri de acemiydi, pek pratiği yoktu direksiyonda. Biz Mehmet'le arkalarda uyurken, tam South Carolina'nın çıkışlarında müthiş bir sarsıntı ve gürültüyle birden uyandık. Kaza yapmıştık. Arkadaş exit'e girerken dikkatsizliği sonucu kaldırıma çarpmıştı sol ön lastiği. Neyse ki ciddi bir şey olmamıştı ama lastik patlamıştı. Yolda duran hispanic ve hiç ingilizcesi olmayan bir dayının da yardımıyla stepneyi takıp GPS'den en yakın lastikçileri aramaya başlamıştık. 5-6 yere sorduktan sonra en sonunda Georgia sınırları içersinde ufak bir dükkan bulmuştuk. Ama henüz kapalıydı. 1 saat civarı gelmesini bekledik elemanın. Saat 10 civarı olmuştu sanırım. 1-2 saatlik lastik değiştirme işleminden sonra yaklaşık 5-6 saat ve 150 $'a mâl olmuştu bize bu kaza...

Öğlen 12 gibi otelde olmayı planlarken, akşam üzeri 6 civarı otele giriş yapmıştık nihayet Miami Doral Area'daki Holiday Inn'e. Bu arada ben Holiday Inn'de çalıştığım için büyük bir personel indirimi kazanmıştık. 4 kişi 6 gece 240 dolara kalmıştık otelde. Otellerde çalışırsanız bunu aklınızda bulundurun. İlk gece bir şeyler yedikten sonra South Beach'te nabız yoklamaya gitmiştik tabii ki... Mangos Tropical Cafe'ye gittik ilk gece. Güzel bir mekan. İçersinde çeşit çeşit alanlar var. Hemen her tür müzikleri bulabilirsiniz. Yorgun olduğumuzdan 2-3 civarı dönmüştük sanırım. Ertesi gün plaja gittik. Ve asıl Miami'nin tadını çıkardığımız şeyi keşfetmiştik akşam üstü. Miami Intenational Travellers Hostal!.. South Beach'te olan bu hostel hemen her gece bir mekana götürüyor insanları. İster orda kalın, ister kalmayın listeye adınızı yazdırdığınızda girişi 20-40 dolar arasında değişen mekanlara hem 5-10 dolar gibi bir ücrete giriyorsunuz, hem de Vip'den içeri alınıp sıra falan beklemiyorsunuz. O gece etkinlik Mansion Club'taymış. Miami'nin en sağlam clubu orasıdır bence... İnanılmaz bir atmosfer, dizayn, müzikler her şey on numara. Gece 11 gibi mekana girişimizi yaptık. 5 dolara ve Vip'den... Sanırım sabah 5e kadar orda kaldık. İçkiler biraz pahalı bu arada. Bira 8 küsür dolardı ama 10 dolar verip üstünü beklemiyorsunuz tabii ki... Vodka tarzı içkiler yanlış hatırlamıyorsam 18 dolardı. Onlardan içmediğim için hatırlamıyorum. Biz Mehmet'le hazırlıklıydık ama... Otelden çıkmadan kafaları biraz dumanladıktan sonra, geldik mekana. Mekanda da birer biraz içtikten sonra gaza geldik ve o gecenin hareketini yaparak 350 dolara bir şişe vodka söyledik. Ama unutulmaz bir gece oldu tabii ki...

Ertesi gün yine plaj falan gittikten sonra gece ne yaptığımızı hatırlamıyorum sanırım Nikki Beach'e gitmiştik. Nikki Beach'e gitmiştik de o gece miydi hatırlamıyorum. Standart geceler geçirdikten sonra belki de Amerika tarihinde yaşanan en garip olay başımıca gelecekti. Aslında olay garip değil de yaptığımız tam bir delilikti.

Kararlaştırdığımız üzere Key West'e gitmek üzere yola koyulduk. Öğlen 11 civarıydı sanırım. Yolculuk Mehmet'in yediği 280 $ trafik cezasından sonra biraz tatsızlaşmıştı. Bu arada polis arkamızda arabasında cezayı falan hazırlarken geç kalması yüzünden ben aynadan el hareketi yapmıştım. Polis bunu görecek ki hemen kapısını açıp bize yöneldi. Beni ter bastı tabi ayvayı yedik diye, adam camıma gelip "kusura bakmayın bağlantıda yaşadığım problem yüzünden geç kaldım. Sakin olun birazdan döneceğim." Polis gider gitmez gülme tutmuştu bizi. Cezamızı da yedikten sonra Key West'e vardık. Townu gezip purolarımızı falan da aldıktan sonra akşam 5 gibi plaja gittik. Biz plajdayken Mehmet ve Soner (kazayı yapan arkadaş) arabayla bir yere kadar gitmişlerdi ama geldiklerinde arabanın şanzımanının arızalandığını ve 2. vitese geçmediğini söyledi Mehmet. Öyle deniyoruz olmuyor, böyle deniyoruz olmuyor. Bir türlü vites atmıyor araba. Tamirci falan bulduk mesai bittiği için bizi kovmaktan beter ettiler. Bizim de Miami'ye dönmemiz lazım, orda kalırsak ertesi gün de arabayı yaptırabileceğimiz muamma... Bir deli cesaretiyle yola çıktık. 160 mil civarı yol var önümüzde ve arabadaki arızadan dolayı 2. vitese dahi geçiremiyoruz (bu arada otomatik araç) arabayı. O şekilde yola koyulduk. Yaklaşık 15 dakika sonra yolda polis çevirdi. 911'i arayıp bizi şikayet etmişler. Tehlikeli kullandığımız nedeniyle. Yaklaşık yarım saat polisle konuştuk. Adam bizi salmamaya kararlı. İlla diyor ki arabayı burda bırakın, otelde kalın, yarın tamir ettirirsiniz. Hatta arabayı da orda bırakamazmışız toll car çağırmamız lazımmış. Çekici gelse bir dünya para isteyecek. Binbir yalvardıktan sonra adamı GPS'ten gösterdiğimiz 2 mil ötedeki bir motele gideceğimize ikna edebildim. İsterseniz siz de gelin peşimizden dedim emin olmak için ama neyse ki adam sizle uğraşacak vaktim yok deyip motele gitmemiz üzere gidiş iznini verdi bize. Biz de o göz var mı motelde kalacak, Miami'ye dönemezsek ayvayı yeriz. Biraz ilerde bir benzinliğe girdik ve yolluklarımızı alıp yola devam ettik. Bu sefer direksiyona ben geçtim. Şansımıza da müthiş bir yağmur ve fırtına, Mehmet'le Soner arkada uyuyor, biz Gökhan'la muhabbet ede ede gidiyoruz. 1. viteste ortalama 20 mil hızla 6-6.5 saat durmaksızın gittik. Bizimkiler uyandığında Otele gelmek üzereydik ki tak arkadan bir polis daha. Çektim sağa, geldi yanıma polis, "neden bu kadar yavaş gidiyorsun?" dedi, otobandayız, asgari hız 40 mil, ben 20yle gidiyorum, ben de "hava yağmurlu, lastiklere pek güvenemiyorum" dedim. Polis hafifçe başını eğip lastiklere bakarak bana döndü, "peki beyefendi, iyi yolculuklar, dikkat edin"... Bizdeki rahatlama anlatılamazdı. Ve otele varıp 150-160 millik, 7 saat süren yolculuğumuzu tamamlamıştık...


Ertesi gün Miami'deki sanayi bölgelerine gittik arabayı tamir ettirmek için... Gezdiğimiz onca dükkandan en ucuza tamir edecek olanı, 880 $ istemişti ve 2 gün zaman lazımdı tamir için. Şanzımanda 5 tane parça yanmıştı. Komple şanzımanı indirip tamir etmeleri lazımmış, o da 2 gün sürecek. Ama bizim ertesi sabah Miami'den ayrılmamız lazım. Satsak kaça alırsınız diyoruz, 200 $ veririz diyorlar. Bizde moraller bozuk şekilde otele dönerken, bir JEEP kiraladık. Bizim arabayı craiglistten satıp New York'a Jeep'le dönecektik. 3 günlük kira bize 480 dolara mâl olacaktı. Jeep'i kiralayıp, otele döndük ve ben craiglistten arabayı satmak için sağa sola mesaj atmaya, telefon etmeye başladım. En sonunda 300$'a biriyle anlaşıp adresi aldık. 7 millik bir yoldu sanırım, biz 2 araba önlü arkalı yola çıktık. Ama araba o kadar kötü hale gelmişti ki 7 millik yolu yarım saatte anca gidebilmiştik. En sonunda arabayı satacağımız elemanın kaldığı siteye geldik. Bayağı büyük bir siteydi, bayağı nüjuslu insanların kaldığı kapıdaki güvenlikten falan belliydi. Elemanla buluşup arabamızı sattıktan sonra içimizi bir hüzün kapladı ister istemez. Bir duygusal bir şekilde ordan ayırıldık ve Miami'de son gecemizi geçiriyorduk. İlk önce Hooter'a gidip wingslerle biralarımızı içtik ve tekrar South Beach'e gittik. Bu sefer farklı bir mekana gidelim dedik ve Madonna Club'a gittik. Gidenler bilir nasıl bir yer olduğunu...


O geceyi de geçirdikten sonra ertesi sabah otelden çıkışımızı alarak Miami'ye veda ettik. Koyulduk yola Orlando'ya doğru... Yeni araba kullanan açısından diğerinden kat kat daha rahattı ama yolcular için geçerli değildi bu, özellikle arkada oturanlar için... Eski araba 7 kişilik olduğundan rahatça yatabiliyordun, Gökhan ve Soner koskoca Jeep'i beğenmediler bu yüzden. Orlando'ya Universal Studios'a geldik ve orayı gezdik. Sonra Orlando outletlerine gidip bir kaç alışveriş daha yapıp, Orlando Downtownda da bir tur attıktan sonra yola koyulduk. Dcye kadar durmadan devam ettik yola. 16-17 saat kadar gitmişizdir. O gün boyunca DC'yi de gezip o gece DC'de bir motelde kaldık. İyice uykumuzu aldıktan sonra ertesi gün Delaware'e geldik. Iphone'ları alma vakti. Ben Delaware'da ciddi bir kaza tehlikesi atlattım bankadan para çekmeye giderken. Neyse ki arabanın inanılmaz yol tutuşu sayesinde atlattık. Alışverişimizi yaptıktan sonra doğrudan Staten Island'a geldik. Beni 2 yıldır ağırlayan Türk aileye uğradık. Ali abiyle (ailenin babası) muhabbet edip kahve falan içtikten sonra biz arabayı teslim etmek üzere açık olan tek şubeye La Guardia havaalanındaki enterprise şubesine gittik. Arabayı aldığımız saatten 2-3 saat geç bırakmıştık. Nerden bilelim sonra sıkıntı olacağını... Bu arada arabayı bırakmadan önce NYC'de arkadaşlara bir otel bulmuştuk. Dexter. Merkeze biraz uzaktı ama yakında metro durağı vardı, 2 kişilik oda kiraladık Gökhan ve Soner için, ben ve Mehmet de beraber kaldık. Bizim artık paramız çok az kalmıştı. Ertesi gün yani pazar akşamı ben tekrar Ali abilere döndüm. O gece orda kaldım. Soner pazar günü Türkiye'ye dönmüştü. Gökhan p.tesi ben de Mehmetle salı günü dönecektim. Pazar gecesini de Mehmet Gökhanla geçirdikten sonra p.tesi bunu yolcu etmişti. P.tesi günü ben de Manhattan'a geldim akşam üstü ve o gece Mehmet'le son alışverişlerimizi falan yaptık. Bir kaç parça daha bir şey alacaktık ama ilk önce enterprise'ın benden kestiği 250$ depozitoyu bekliyorduk. Biz 5 kuruşsuz bir vaziyette o gece Manhattanda konakladık. Metroya binip, son durağa gidip geldikten sonra 1-2 saate yakın zaman harcadık zaten. Sonra Times'taki Mcdonald'da takıldık, en son gece 3 gibi Burger King'e bekledik ve 3 Bulgar bayanla beraber burda sabahladık. Ertesi sabah 7 gibi Türkiye'deki bankaları arayıp bana gelen 2000 lirayı kullanabilmeye çalıştım. 2 tane iphone siparişi almıştım ama kartımın süresi dolduğu için kullanamıyordum. Mehmet'in hesabına bir şekilde transfer ettik ama nafile bu sefer de başka bir sıkıntıdan dolayı yine kullanamıyorduk parayı. Sonra bir şekilde para hesaba geçmiş ve biz 400 dolar çekebildik. Ama BOA'ya gidip enterprise'ın bizden arabayı geç bıraktığımız için 160$ daha kestiğini öğrenince iyice kahrolduk. Son kalan toplam paramız 150 dolar falandı, üstüne bir dünya borç var tabii... Mehmet'te 60 $ bende de 80$ falan kaldı. Bankadan çıktık, metroya binip merkezden Staten Island'a dönecektik Ali abilerden valizlerimizi almak için. Ben bir de metroda cüzdanımı çaldırdım tam dönüş yolunda. İyice son dakka golü oldu. Mehmet'in uçağı 5te benimkisi 9daydı sanırım. Biz Ali abilere gelip eşyalarımızı falan aldık, Mehmet önden çıktı biz bunla vedalaştık... Sonra 1-2 saat sonra Ali abiden bana telefon, Mehmet uçağı kaçırmış... Haydaa... Beni de Ali abinin kızıyla eşi havaalanına bıraktılar ve ben ilk Mehmet'in yanına gittim. Bir şekilde yalvar yakar inanılmaz bir şansla ertesi güne 40 $ farkla bilet bulmuş. Ben buna kalan paralarımla kontör aldım ve vedalaştık, ben uçağıma bindim. Türkiyeye vardığımda cebimde 40 $ para kalmıştı. 20 $ı havaalanında bozdurdum, 5 liraya taksiyle Taksim'e geçtik toplam 4 kişiydik takside, 20 liraya da Bursa'ya otobüs biletimi aldım ve cebimde 21 $ ve bir sürü iyi, kötü hatırayla resmen bir WAT sezonunu daha kapatmıştım.
The end.
Arkadaşlar sonlara doğru akıcılık kayboldu muhtemelen, mümkün olduğunca kısa yazmaya çalıştım ama benim de kafam karıştı artık olayları hatırlamaya çalışırken. Bu anlatılanların yanında bir sürü şey da var tabii ki yaşadığımız her şeyi buraya aktarmamız zor oluyor. Özet olarak geçen yılki tecrübelerimde zannedersem Wat'a katılan herkesin hayal edebileceği her şeyi yaşadım. Çok dolu bir yaz oldu. Umarım herkes için unutulmaz yazlar olur...
edit: arkadaşlar görüntüyü hoş hale getirmediği için bütün smiley'leri sildim, duyguları ifade etme açısında yetersiz bir metin olabilir ama en azından göze daha hoş geliyor.

edit 2: Hikaye kısmı bitti, aralara fotoğrafları da ekleyip, daha güzel hale getireceğim.