Alıntı dilci2007 Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
Planımız geceyi havalimanında geçirip ertesi gün bizi alması gereken süpervizörün gelmesini beklemek oluyor. Saat 09.30 yaklaşık 12 saat bu havalimanında kalmak pek iç açıcı gözükmüyor.
Havalimanında koltukları karşılıklı koyup aralarına eşyaları yerleştirerek uyumayı planlıyoruz. Koltuğun üzerinde nasıl sızdığımı hatırlamıyorum. O koltuk bir anda hayatım boyunca uyuduğum en rahat yatak oluveriyor. Derken irkilerek uyandığımı hatırlıyorum karşımda ağlayan birini gördüğümde titrediğini fark ediyorum. Klima sanki dondurmuş kızcağızı. Sevgilisiyle motele gitmeye karar veriyorlar. 5 dakika geçmeden geri dönüyorlar ve dışarının daha sıcak olduğunu fark edip bizi de çağırıyorlar. Çıkıyoruz ve dışarıya çıktığımız zaman bir fırına girdiğimizi düşünüyoruz. Bir bank bulup onca klima ve önümüzdeki caddeden geçen arabaların gürültüsüne rağmen uyuyoruz. Her tarafımız tutuluyor. Derken heeeeeyy! Wake up! Diye bir sesle uyanıyoruz. Bankların üzerinde Gözlerimizi açtığımızda karşımızda bir Amerikalı elinde bir fotoğraf makinesi fotoğrafımızı çekiyor. Saate bakıyorum saat 04.00. hala gün doğmamış karanlık. Konuşuyoruz, tanışıyoruz muhabbet ediyoruz… Onunda elinde bavulu olduğunu ve saat 8 de uçağının olduğunu söylüyor bizlere. Saat 7 de bizi kahvaltıya davet ediyor. Kabul ediyoruz sevinç içinde. Havaalanında dizüstü bilgisayarı kucağımızda wireless internet arıyoruz. Nihayet buluyoruz msn de ilk izlenimlerimizi Türkiye’den arkadaşlarla paylaşıyoruz. Sonunda saat 7 oluyor ve Amerikalı ile kahvaltıya gidiyoruz. Cafe de her şeyin Amerikalı dan olduğunu anlıyoruz ve Türk aklı ya ben en pahalısını arkadaşlar da en ucuz kahvaltılıklar alıyorlar. Bütün yiyeceği beş dakika içinde yedikten sonra Amerikalı benim aldığım yiyeceğin domuz eti olduğunu ve iyi kas yaptığını söylüyor bana o an dünyam yıkılıyor. Sonra bizi havaalanından almasını gereken süpervizörün (üst denetçi) gelmesini bekliyoruz. Her geçen dakika daha bir yoruluyor daha bir uykusuzluk bedenimizi esir alıyor. Havaalanında geçen her taksiye sponsorun gönderdiği kişi olduğunu düşünüyor ve bizi alacak umuduyla bakıyoruz ama nafile. Sonunda kırmızı bir araba geliyor bize bakıyor eliyle beş kişi işareti yaparak bizi arabaya çağrıyor. Arabaya biniyoruz, Seviniyoruz. Zenci şoföre derdimizi anlatmaya çalışıyoruz ama onun ne bizden ne de sponsordan haberi olmadığını fark ediyoruz. Sıradan bir taksici olduğunu anlayınca olduğumuz yere geri dönüyor ve beklemeye devam ediyoruz. Anakarayı arıyor bizi alması gereken insanların gelmediğini söylüyoruz. Uzun bekleyişin ardından Daniel adında cimi cinsiyeti belli olmayan biri geliyor ve bizi alıp götürüyor. DS formumuzdaki adresimize geldiğimiz zaman bize ayarlanan Mc’donalds işinin savsata olduğunu oranın kontenjanın dolduğunu New Orleansta çalışamayacağımızı öğreniyor ve bütün hayallerimiz yıkılıyor. Bize neler neler söyleyip kandırıyorlar ve şehrin 200 km batısına Lafayette ye götürüyorlar. Dışarıda sıcaklık 100 fahrenheiti buluyor. Bizi 5 kişi aynı eve yerleştirmelerini istiyoruz ama bize ayıracaklarını söylüyorlar. Orada 5 kişilik bir türk grup daha olduğunu ve bizi onlarla karıştırıp 3 grup yapacaklarını söylüyorlar. Grup 4-4-2 şeklinde olacak ama kimse grubundan ayrılmak istemediği için orada hiç de hoş olmayan durumlar yaşanıyor. En sonunda süpervizör bizlere 5-5 iki grup olabileceğini ama bir grubun şehir dışında çalışmak zorunda kalacağını söylüyor. Bu durumda İngilizcesi iyi olan grup şehir içinde çalışacak. Kimin kalacağına karar veremediğimiz bu durumda türkün Türkten başka dostu olduğu gerçeğinin yalan olduğunu görüyor Anadoludan 14000 km uzakta diğer Türk grupla şehirde kalma savaşına giriyoruz. Kavga başladı başlayacak derken süpervizörler bizleri ayırıyorlar. Sonuç hayatımda ilk defa İngilizce öğretmenliğinde okumanın avantajını görüyorum ve Lafeyette de şehir merkezinde kaldığımızı fark ediyorum. Bu arada hala uykusuz ver yorgunuz. Elime al uçak biletin Türkiye ye dön deseler dönecek gibi hissediyorum kendimi. İçimde en ufak bir istek kalmadığını fark ediyorum.
Umarım tek sıkıntın bunlar olur tüm 3 ay boyunca... Yaşadıklarını okuyunca çok yakın hissettim kendimi