Habibe inan benimde ingilizcem hiç iyi değildi. Hatta yeri gelmişken daha komik bir hikayeyi daha anlatayım.

İlk ıslak gecemizin ardından kasabadaki emlakçıları gezmeye başladık. Ardından bize çok iyi davranan ve bu mükemmel evi kiralayan emlakçı ile anlaşmayı yaptıktan sonra sevinçten emlakçıya durmadan Thank u so much diyip duruyorduk. Kadın da bize U're welcome diyip diyip durdu. Ardından emlakçıdan çıktıktan sonra birlikte gittiğimiz ev arkadaşıma dönüp "ya kadın ne kadar iyi görüyomusun. Bize durmadan kasabaya hoşgeldiniz diyip durdu" dedim. Gerçekten o zamana kadar U're welcome'ın anlamının Welcome kelimesi geçtiği için hoşgeldiniz olduğunu zannediyordum. Ev arkadaşım yarım saat güldü bu söylediğime ve bütün yaz herkese bunu anlattı.

İşte habibe gördüğün üzere ingilizcem ilk gittiğimde bu haldeydi. Ama dönerken Manhattan'da siyahi taksici abilerimle muhabbet ettiğimde ingilizcemin ne seviyeye geldiğini anladım