en çok kazananlardan olup ta hikayemi anlatmadan olmaz. kısaca 2012 yazında willistonda ve amerikada yaşadıklarımız diyeyelim
ilk olarak bu work and travela nerden duydum. lise son sınıftayken arkadaşımın getirdiği bi broşürde başladı herşey. acayip gaza gelmiştim o an üniversite 1. sınıftayken gitmeyi planlamıştım ama yaz okulu stajlar derken 4. sınıfın yazına kaldı. aslında bi bakıma da seviniyodum, gittikten sonra gelmemeyi planlıyodum dil okuluna yazılcaktım ama herşey planlandığı gibi olmuyo. Yani şu an türkiyedeyim.
2011 ekim kasım ayı gibi work and travel şirketime yazıldım. erken yazılmak önemliydi benim için, ilk gelen işlerden seçmek istiyodum. danışmanımla tanışmışlığım daha öncesine dayanıyordu campusa dolayısıyla ama gidememiştim. daha sonra pasaporttu çıkarttım ve şubat ayı itibariyle işler gelmeye başlamıştı 18 şubatta yazın çalıştığım işin bilgileri geldi.Kafamda artı ve eksileri belirleyip işi kabul etim. İşim 11 dolar saat ücretli,overtime ve istediğimiz kadar çalışma imkanı olan bi işti ama bölge olarak north dakotaydı yani çok tercih edilen bi bölge değildi. kendi kendime 3 ay kalabalık bi yerde çalışıp sadece çalıştığım bölge civarını göreceğime, willistonda çalışıp amerika çapında gezerim diye düşündüm ve kabul ettim.son sınıf olmamın verdiği korkuyla mart ayında mülakatına gittim ve hiç korktuğum gibi olmadı. çok basit bi şekilde vizemi aldım. konsolosluktan çıkar çıkmaz da ayırtmış olduğum uçak biletini aldım. uçak biletine de gidiş alialia ile chicago dönüş delta ile new york olarak satın aldım. uçak gününü bekleyebilirdim artık. tabi gitmeden önce benden önceki sene giden kişiden gerekli uyarıları alıp uçak günümü beklemeye başladım.
uçağım 28 mayıs günüydü. wat için erken bi tarihti. eğer son sınıf olmasaydım daha erken bile gidebilirdim. tez dolayısıyla 1 hafta 10 gün aksadı gidişim.ilk uçak deneyimim izmir istanbul arası yapıp. roma aktarmalı chiago uçağımı beklemeye başladım. uzun bi uçuştan sonra chicagoya vardım. gitmeden önce şirketimden aldığım t-mobile hattımı taktım ve aileme haber verdim. sonrasında kalacağım hostele doğru yol aldım. eşyalarımı hostele bıraktıktan sonra gezmek için şöyle bi dışarı çıktım. michigan gölünün oraya gidince pasaportumu hostelde unuttuğumu farkettim. 1-2 saat daha takıldıktan sonra hostele döndüm. ertesi gün 21 saat sürecek williston trenim vardı.
sağ sağlim willistona varıp patronu aradım ve beni tren istasyonundan aldı ve eve bıraktı. gerekli bilgileri verip, yarın da çalışmaya başlıcağımı söyleyip ayrıldı. Eve ilk girince şoka girdim. bodrum gibi bi yerde leş gibi bi yerdi. benden önce kalanlar taylandlı elemanlardı ve ev çöpten geçilmiyodu. 1 odada 4 kişi toplam evde 8 kişi kalıyodu. taylandlı elemanlar mart ayı gibi gelmişlerdi yaklaşık 1 ay sonra ayrılcaklardı. alışma süresi biraz uzun oldu benim için. çünkü hiç beklediğim gibi bi ortam değildi.
ertesi gün işe gittim ve manajerim ne kadar çalışmak istiyosun diye sordu 60 saat dedim. tamam dedi ve schedule’lı günde 10 saat 6 gün olarak değiştirdi.ilk başlarda iş yorucuydu. çalışmaya pek alışkın değildim ama çalışmam gerekiyodu. para için gelmiştim buraya.
bi süre sonra taylandılar ayrıldı başka yere taşındılar. onlar gittikten sonra bi gün moldovalı elemanlar evi bi güzel temişlemiş yaşancak hale gelmişti. yaklaşık bi 20 gün sonra sonra pinkfloyd geldi ve o zamana kadar hiç türk görmedim. gelmeden önce zaten bilgi alıyodu benden ev ve ortam ile ilgili.pek bi sıkıntı çekmedi gelince.
bazı hafta sonları patron ya eve barbekü yapmaya çağırıyodu yada etraftaki müze veya gezilebilicek yerlere götürüyodu. ama beni pek sarmıyodu 1 gün off günüm vardı onu da patronla geçirmek istemiyodum sonraları gitmedim zaten o da çağırmadı.
bi şekilde 1 ayı doldurdum işe de alışmıştım. günde 10 saat ara vermeden çalışıyodum maaş kesilmesin diyebide 15 dakika erken gelirsek 8 dolar hafta sonu da 16 dolar alıyodum. maaş iyi olunca çalışmak koymuyodu. ama değişik bişeyler yapmak gerekiyodu. gelmeden öncede araştırdığım jennifer lopez konserine gitmeyi kafayı koydum ama yanıma arkadaş bulmam lazımdı. pinkfloyda söyledim pek yanaşmadı. daha sonra sitede başlık açtım onada kimse yanaşmadı daha sonra willistonda forumdan tanıştığım pelikelin e söyledim. tamam dedi 2 arkadaşı daha gelcekti 4’müz minneapolise gitmeye karar verdik. aynı zamanda pinkfloydla araba bakıyoduk minneapolisten. çünkü williston araba fiyatları çok pahalıydı. eğer minneapolisten araba bulabirsek pinkfloyda gelecekti . arabnın birini o birini ben sürüp beraber gelecektik. araba da bulduk satıcıyla konuştuk anlaştık adam bizi beklicekti. 2 gün sonra yola çıkcaktık. biletleri aldık 125 dolara, arabayı kiraladık 3 gün 350 dolara, 2 gece kalacağımız evi tuttuk herşey hazırdı. tabi işyerinden 3 gün izin aldık hemen kabul ettiler. ama çalışamıcaktık buda düşük paycheck demekti. aklımdan bi çözüm buldum. manager’e söyledim konser haftası günde 12 saatten 48 saat diğer hafta günde 12 saatten yine 72 saat çalışayım dedim ama siz bi günü sanki geçen hafta çalışmışım gibi gösterir misiniz dedim. böylece her 2 haftada 60 saat gibi çalışmış gibi görüncektim. çünkü manager 60 saatten fazla çalışamazsınız hükümet yasakladı çok büyük cezası var dedi. ama fikrimide kabul etti. herşey hazırdı para da kaybetmicektim ve yola koyulduk
Arabamız chevrolet impalaydı. 8-9 saat görünen yola 12 saate kadar çıktıçok fazla mola verdik. sonra evimize vardık evimiz güzel bi göl eviydi. konser ertesi gündü hafif bi heyecan vardı tabi yorgunlukta. ilk önce mall of americaya gittik alışverişe sonra konsere koyulduk. konsere sadece pelikelin ve ben gidecektik diğerleri gelmeyecekti. konser salonuna gittik arabayı pinkfloyda verdim ve biz konsere girdik.
konser çok iyiydi bu arada enrique iglesias da vardı onu söylmeyi unuttum. tabi fotograf makinasının şarjı bitmeseydi iyidi. neyse anı yaşamak da güzel. fotograflar aşagıda… bi dahaki yazımda diğer kısımları hızlı geçip asıl travel kısmına geçicem
![]()
Bookmarks