Chicago’ya Genel Bakış
Esra Batıkhan | Eyaletler, Yaşam | 27 Ağustos 2009 | 4 Yorum
Amerika’nın pek çok şehrinde dışarıda pek insan göremezssiniz. Genelde ya alışveriş merkezindedirler yada restaurantlarda rastlarsınız kalabalık insan grubuna. Herkesin arabası vardır, dolayısı ile toplu taşımaya pek ihtiyaç duyulmaz. Yeni gelen birileri için böyle bir ortama adapte olmak ilk başta çok zor olabilir. İşte Chicago’yu farklı kılan şehir merkezinin (downtown’nın) cıvıl cıvıl insanlarla, aktivitelerle, festivallerle dolu olmasıdır. Havaların ısınmasıyla göl kenarında şehir parklarında spor yapan, güneşlenen, piknik yapan, değişik aktivitelerle uğraşan insanları görebilirsiniz. Michigan Gölü boyunca bisiklet sürecek alanlar vardır. Göl kenarında yazın halka açık plajlarda yüzebilir, plaj voleybolu oynayabilir, Kanalda veya çevre nehirlerde kano ile turistik amaçlı gezintiller yapabilir, tekne ile gezebilir veya sörf yapabilirsiniz.
Michigan Gölü’ne ilk geldiğimde suyunun tatlı mı tuzlumu olduğunu arkadaşlarıma sormuştum. Arkadaşlarım dünyanın en büyük 6’nci tatlı su gölü olduğunu söylediğinde bu derece büyük bir gölün yanı başında olmak beni nedense şaşırtmıştı. Size fikir verme açısından söyle söyleyeyim, Michigan Gölü bizim Marmara denizimizden daha büyük bir yüzölçümüne sahip bir göl.
İlk geldiğim zamanlarda göle giren arkadaşları görünce nasıl korkusuz girdiklerini merak etmiştim. Korkusuzdan kastım bu tatlı su gölünde oluşabilecek mikroorganizmalardı. Arkadaşım bana gölün herhafta kontrol edildiğini ve herhangi bir durumda hemen plajın kapatıldığını söylediğinde içim oldukça rahatlamıştı. Dolayısı ile hiç endişe etmeden gölde rahatlıkla yazın yüzülebileceğinizi söyleyebilirim.
Canlı bir şehir
Chicago tepeler üzerine kurulmamıştır ama kendine özgü farklı bir ruhu vardır. Büyük Chicago yangınından sonra şehir yeniden planlanmış ve yeniden inşa edilmiştir. The Loop bölgesi Chicago’nun ana merkezidir. Çevresinde gökdelenleri, bunların arasında ABD’nin en yüksek meşhur Sears Towers’ını şehrin finans ve iş merkezlerini bu bölge çevresinde yürüyerek rahatlıkla gezebilirsiniz. Ünlü markaların mağazalarını veya Macy’s gibi büyük ölçekli mağazaları The Loop üzerinde ki State ve Lasalle Caddelerinde görebilirsiniz. Yine Loop bölgesinin kuzeyinde Avrupai markaların, meşhur kaliteli restaurantların sıra sıra dizildiği bir mil uzunluğunda ki “Magnicifiant Mile” yani Muhteşem Mil görülmeye değerdir. Şehir merkezinin en hareketli ve en canlı bölümü bu caddedir. Chicago merkezde dolaşırken hiçbirşey alamasam da caddelerin şıklığı, kalabalık insan grubu ile karşılaşmak beni çok mutlu etmişti. Herhalde sıkılmadan yürüdüğüm en güzel caddelerden biriydi burası. Chicago aynı zamanda birçok müzeyi içinde barındıran bir evsahibidir. Tüm bu yazdıklarıma ayrıntılı olarak “Gezilmesi, Görülmesi Gereken Yerler, Mekanlar” başlığı altında değineceğim.
The Loop bölgesinin batısı ve kuzeyinde Chicago Nehri akar. Şehir merkezine inanılmaz değişik bir hava veren, kendinizi adeta İtalya’nın Venedik şehrinde hissettiren bu nehir gökdelenlerin arasından geçer. Chicago’nun ünlü tiyatrolarını görmek istiyorsanız şehrin merkezinde ki yine Randloph Caddesini ziyaret etmeniz yeterli olacaktır. Chicago aynı zamanda cazın doğduğu şehirdir. Caz severler için harika mekanlar vardır.
Chicago şehir merkezinde veya göl kenarına yakın yerlerde yazın aynı anda birçok festival ve şenliği birarada görebilirsiniz. Örneğin Türk festivaline gittiğimizde hemen ötede İrlandalıların da bir festivali vardı, hatta bir başka festivalden daha bahsetmişlerdi ama malesef onu gezmeye fırsatımız olmadı. Tek negatif olan şey havanın çok sıcak ve nemli oluşuydu. Dolayısı ile yanımızda hep su şişesi ile dolaştık.
Wind City
Chicago’nun havası oldukça nemli ve sıcak olduğu için yağmuru da boldur. Bundan dolayı Chicago’da birçok irili ufaklı göllere rastlıyabilirsiniz. Yapacağınız tek şey arabanızı parkedip biraz yeşillikler arasında bol bol oksijeni içinize çekmek.
Yazın bu kadar cıvıl cıvıl insan kalabalığına sahip bu caddeleri birde kışın ziyaret etmiştik. Chicago’nun havası kışın inanılmaz soğuk oluyor. Genelde ortalama sıcaklık -5ºC kadar oluyor. Aralık ayı ve sonrasında ise hava sıcaklığı bazen -29ºC’lara kadar düşüyor ve hava “Windchill” denen ayaz soğuklarına dönüyor. Dolayısı ile deyim yerinde ise dışarıya mumya gibi sarınıp çıkmanız gerekiyor. Gölden gelen soğuk hava iliklerinize kadar işliyor. Yinede şehir merkezindeki caddelerde insanları görebiliyorsunuz. Yollar kardan dolayı sürekli tuzlanıyor dolayısı ile pek kapalı yol kalmıyor, yollar açık ama arabalarınız bu tuzlu yollarda gidip gelmekten dolayı yıpranması tabii ki daha hızlı oluyor. Bu da cok normal.
Kışın hava durumunu kontrol edip Michigan Gölüne birde kış mevsiminde inmeye karar verdik, hani göl kenarında dolaşmak için. Arabadan inip göle kadar yürüdüğümüzde çoktan donmaya başlamıştık. Sadece göl kenarında 5 veya 10 dakika kadar titreyerek kalabildik. Sanırım titrememek için bol kaz tüyü içeren kıyafetler Uludağ’a gider gibi giyinmek lazım. Herneyse sonra hemen arabaya koşup kapalı bir mekan arayışına girmiştik. Kışın Michigan Gölünün donduğu söyleniyor üzerinde yürünebiliyormuş, ne kadar doğru bilmiyorum çünkü o günkü yürüme maceramızdan sonra kışın özellikle Aralık-Ocak ayında göle inmemeye karar verdiğimizden göremedim.
Bookmarks