Sayfa 1 Toplam 13 Sayfadan 1234511 ... SonuncuSonuncu
Toplam 369 adet sonuctan sayfa basi 1 ile 30 arasi kadar sonuc gösteriliyor

Konu: Gidenlerden Anılar (Yazı Dizisi) By @necro

  1. #1
    Uzman Watçı
    Üyelik tarihi
    Jan 2008
    Mesajlar
    261
    Tecrübe Puanı
    17

    Standart Gidenlerden Anılar (Yazı Dizisi) By @necro

    abd ye giden arkadaslarımız ayagınızı ılk bastıgınızdan ıtıbaren ilk bir hafta genelde nasıl geçti konusmaya çabalarken ne tür komıklıkler cıktı ortaya.arkadas cevresını nasıl olustu.bunları sahsen ben merak edıyorum.gıden arkadaslarımız anlatırlarsa çok sevinirim.

  2. #2
    Acemi Watçı
    Üyelik tarihi
    Jan 2008
    Mesajlar
    47
    Tecrübe Puanı
    0

    Standart

    saolasın arkadaşım çok iyi bir konuya değinden inanıyorum daha önce bu deneyimi yaşamamış kişiler bu konuyu merak ederler.tecrübeli arkadaşlarımız anılarını anlatırlarsa seviniriz...

  3. #3
    Uçuşa Hazır Watçı
    Üyelik tarihi
    Nov 2007
    Mesajlar
    129
    Tecrübe Puanı
    17

    Standart

    ewt deneyimli arkadaşlar bu konuya ilgi gösterirlerse belki buradakilere vize sürecinde yardımcı olduklarından daha fazla yardımcı olabilirler çünkü vize sürecindense Amerika'daki günlük yaşam deneyimleri daha önemli ve gerekli diye düşünüyorum

  4. #4
    turkishwat inc. shinoda - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2006
    Mesajlar
    1.257
    Tecrübe Puanı
    10

    Standart

    ilk birkaçgün berbat sonra yavaş yavaş açılacaksınız. ilk gittiğimde ne işim var burda demiştik arkadaşla yol yorgunluğu vs. fena vurmuştu.
    admin (at) turkishwat.net

  5. #5
    Wat Profesörü
    Üyelik tarihi
    Mar 2007
    Yaş
    36
    Mesajlar
    624
    Tecrübe Puanı
    20

    Standart

    daha önce hiç yazmamıştım, gayet ilginc bir tecrübe oldu 2007 yazı benim için...

    Birgün yurdumda en fantastik kitaplarımı okurken, arkadasım beni aradı ve "abi yazın yapacak işin yoksa wat'a gidelim" dedi... o an gözümde o kadar büyük birşey gibi görünmüştü ki 10 küsür bin mil yol yapmak, özellikle de daha önce yurtdışı tecrübem olmadığı için. aradan bi yarım saat geçti, yapacak daha iyi bir iş bulamadığım için kampüste, arkadasın ayarladığı randevuya katıldım, ayrıntılarını dinledim... Eeeh, dedim macera severiz, bi araştıralım bakalım... bikaç site dolaşıp gidenlerin yorumlarına da baktıktan sonra iyice heveslendim ve en önemli aşama olan evdekileri ikna etme işine giriştim... ilk önce pek sıcak bakmadılar babam:"eehe, olm 3 ay bulaşık yıkattırırlar, ne işin var orda" dese de pes etmedim, daha fazla uğraştım.... sonunda zor bela şirket ve uçak parasını denkleştirim başvurmaya karar verdim... evraklar falan hazırlandı, pasaport alındı...

    vize gününü hala unutamıyorum, hayatımın en ciddi ve gergin günüydü neredeyse... önceki günün akşamında sevgili sevgilimle çıkmaya başlamıştık hatta, bi önemi de ordan gelir)


    konsolosluk binasına girdik... sanki ctu los angeles gibi, 3-5 kere aradılar... asansörleri ayrı bi garip... türk görevlilerden de olmazsa olmaz fırçamı yedikten sonra "yavv 50 tane belge getiriyosunuz ne gerek var hasta etmeyin adamı..."
    fişimi alıp beklemeye başladım, sıradaki herkes birbirine bakıyo, neredeyse herkes wat için gelmiş, "önceki arkadaşa 20sn vermişler... aaaa, bizim arkadası 15 dakka tutmuşlar vay bee" gibi hiçbiri gerçeği yansıtmayan fısıltıdan sonra sıra bana geldi.. bismillah deyip gittik,"bu kısmı içimden dedim, tetörist falan sanarlar"

    o kadar stress yapıp geldiğim randevuda 2-3 tane ortaokul Mr.Brown sorusuyla karşılaşınca gayet keyfim yerine geldi, aldık yeşil kağıdımızı elimizde sallayıp halay çektik...

    arada geçen kısımları es geçiyorum....

    gideceğim yer Louisiana eyaletinin, new orleans şehrinin metairie diye bir ilçesi... ama türk aklı ucuz olsun diye bileti houston'a almıştım gerisini otobüsle, ne bileyim trenle falan giderim diye...

    indim houston'da gece 3 falan... greyhound biliyorum otobüs şirketi bi tek, açtım laptop'tan google earth'ü buldum en yakın greyhound'u. önünden gecen otobüs hattını da bulmak zor olmadı havaalanından..."Sağolsun google earth her daim rehberimdi) otobüs 8 de kalkıyor new orleans'a ama saat 4 falan... e dedim hergün gelmiyoz ya houston'a bi görelim koca bina.... ama elimde de bavul var güvenemedim yanıma aldım... 100 metre uzaklaşmıştım ki, "kardeş araba lazım mı? bi bira parası be abi? bavulda ne var?" gibi zenci kardeşlerimizin samimi sorularıyla karşılaşınca neredeyse uçarak greyhound'uma geri dönüp paşa paşa otobüsümü beklemeye başladım... "bina yerinde başka koca şeyler görecektik az kalsın...

    7 saatlik bi houston-new orleans seferinden sonra hakkında sadece bluess ve kartinayı duyduğum 3 aylık yerleşkeme geldim... elimde sponsorumun telefonu var, arıyorum beni karşılasın diye, fakat telesekreteriyle karşılaşıyorum, neymiş pazarmış?

    neyse diyorum ilk günden moral bozmamak lazım. elimdeki iş sözleşmesinden iş yerinin adresini bulmaya çalışıyorum, belki onlar bilir nerde kalacağımı diye, malum 2 gün uçak ve 1 günde otobüste gitti, yaklaşık 3 gündür uyumuyorum... 20 dakika hayatımın en hızlı yağan yağmurunun altında yürüyorum, otobüs durağını bulabilmek için, burada öğreniyorum ki buradakiler yer yön bilmiyor, herkes başka yere git diyor...

    durağın önüne geliyorum ama hala yağmur bardaktan değil, sürahiden boşalıyor, bi elimde bavul diğer elimde laptop bekliyorum... arkadan birileri bağırıyor, mağazadan... beni içeri alıyorlar üstümü başımı kurutmam için bez falan veriyorlar bütün moralim yerine geliyor, " aaa ne güzel yardımsever insanlar" diyorum... muhabbet edince israilli olduklarını öğreniyorum ve önyargılarımı da siliyorum verdikleri bezle yahudiler hakkında...

    yağmur bitince otobüse binip metairie denen yerdeki 70120 idi galiba numarası McDonalds şubesine gidiyorum saç baş ıslak, elde iki bavul gözler pörtlemiş halde yönetici sponsoruma ulaşamıyor, kalacak yer hakkında da bi bilgisi olmaıdığını söylüyor... neşeme neşe katıyor... yakınlarda otel aramaya başlıyorum ama bi tane var ve 60 küsür dolar... vazgeçiyorum... orda benimle aynı durumda bir arkadas ediniyorum, fatih oun da türk olması ve benimle aynı durumda olması kesinlikle tesadüf....

    gece oluyor yavaş yavas ve mcdonalds kapanıyor... ama bizim hala bir gidecek yerimiz yok... taksi çağırıyorum otele gimek için, gidiyoruz ama oda bulamıyoruz.... saat gece 12 civarı sokakta bi başımıza kalıyoruz... o kadar eğlenceli ki bizim için o an wat macerası... sokakları gezerken (bavullarla bi tane kapalı restorant'ın önüne yorgunluktan yığılıyoruz... sonra bi farkediyoruz burası sıradan bir kapalı restorant değil, kepenginin yanında priz olan bir kapalı restorant... "hehee eğlence çıktı hadi nette vakit geçirelim" deyip çalıntı wireless ve kaçak elektrik kullanarak ilk illegal eylemimizi ilk günümüzde yapıyoruz...

    saatler 3 gibi, gecenin köründe ve zenci nüfusunun en yğoun olduğu şehirde yalnız başına ve hala ıslak çoraplarla durmanın çok da mantıklı olmadığı geliyor aklımıza ama bunu çok dert etmiyoruz....

    ertesi gün oluyor, mcdonalds a gidiyoruz tekrar, ve sponsor ablamız teşrif ediyorlar... 4 günlük uykusuzluğun üstüne bi de ondan bidolu fırça yiyoruz "ulan sözleşmede ne yazıyo, bak bak iyi bak ne yazıyo diyorum? ilk gün konaklama sana ait yazıyo, bana ne nerde kaldıysan, geldikten sonra ikinci gün , yani bugun teslim almam gereliyor seni" diyor... "peki abla yeterki sus da bana yatacak bi yer ver" deyip evime gidiyorum...

    "amerika deyince insanın aklıma kızlar, havuzlu evler, hergün partiler geliyor dimi? benim de öyleydi...."

    evime gidiyorum, 2 ürdünlü, iki tane de mısırlı abilerle aynı evi paylaşacağımı söylüyor... ona da peki diyorum ve uyuyorum.....


    (biliyorum anılar deyince sadece amerika anılarından bahsediyor başlık ama böyle bir dökmek istedim kendimi..... bana acıyanlar olursa eğer, söylemek isterim ki bu daha başlangıç bile değil, daha 4239494 tane hadise geldi başıma, eğer üşenmeyip yazıyı okuyan ve devamını isteyen olursa seve seve yazarım..."

    sabaha 2 bütünlemem var ve vize görüşmesi sebebiyle ortalamayı 1.90 üstüne çıkarmak için son şansım... şans dileyin...."
    Konu necro tarafından (13-02-2008 Saat 04:35 PM ) değiştirilmiştir.

  6. #6
    Profesyonel Watçı
    Üyelik tarihi
    Nov 2007
    Mesajlar
    471
    Tecrübe Puanı
    17

    Standart

    Alıntı necro Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    daha önce hiç yazmamıştım, gayet ilginc bir tecrübe oldu 2007 yazı benim için...

    Birgün yurdumda en fantastik kitaplarımı okurken, arkadasım beni aradı ve "abi yazın yapacak işin yoksa wat'a gidelim" dedi... o an gözümde o kadar büyük birşey gibi görünmüştü ki 10 küsür bin mil yol yapmak, özellikle de daha önce yurtdışı tecrübem olmadığı için. aradan bi yarım saat geçti, yapacak daha iyi bir iş bulamadığım için kampüste, arkadasın ayarladığı randevuya katıldım, ayrıntılarını dinledim... Eeeh, dedim macera severiz, bi araştıralım bakalım... bikaç site dolaşıp gidenlerin yorumlarına da baktıktan sonra iyice heveslendim ve en önemli aşama olan evdekileri ikna etme işine giriştim... ilk önce pek sıcak bakmadılar babam:"eehe, olm 3 ay bulaşık yıkattırırlar, ne işin var orda" dese de pes etmedim, daha fazla uğraştım.... sonunda zor bela şirket ve uçak parasını denkleştirim başvurmaya karar verdim... evraklar falan hazırlandı, pasaport alındı...

    vize gününü hala unutamıyorum, hayatımın en ciddi ve gergin günüydü neredeyse,önceki günün akşamında sevgili sevgilimle çıkmaya başlamıştık, düşünün yani...

    konsolosluk binasına girdik... sanki ctu los angeles gibi, 3-5 kere aradılar... asansörleri ayrı bi garip... türk görevlilerden de olmazsa olmaz fırçamı yedikten sonra "yavv 50 tane belge getiriyosunuz ne gerek var hasta etmeyin adamı..."
    fişimi alıp beklemeye başladım, sıradaki herkes birbirine bakıyo, neredeyse herkes wat için gelmiş, "önceki arkadaşa 20sn vermişler... aaaa, bizim arkadası 15 dakka tutmuşlar vay bee" gibi hiçbiri gerçeği yansıtmayan fısıltıdan sonra sıra bana geldi.. bismillah deyip gittik,"bu kısmı içimden dedim, tetörist falan sanarlar"

    o kadar stress yapıp geldiğim randevuda 2-3 tane ortaokul Mr.Brown sorusuyla karşılaşınca gayet keyfim yerine geldi, aldık yeşil kağıdımızı elimizde sallayıp halay çektik...

    arada geçen kısımları es geçiyorum....

    gideceğim yer Louisiana eyaletinin, new orleans şehrinin metairie diye bir ilçesi... ama türk aklı ucuz olsun diye bileti houston'a almıştım gerisini otobüsle, ne bileyim trenle falan giderim diye...

    indim houston'da gece 3 falan... greyhound biliyorum otobüs şirketi bi tek, açtım laptop'tan google earth'ü buldum en yakın greyhound'u. önünden gecen otobüs hattını da bulmak zor olmadı havaalanından..."Sağolsun google earth her daim rehberimdi) otobüs 8 de kalkıyor new orleans'a ama saat 4 falan... e dedim hergün gelmiyoz ya houston'a bi görelim koca bina.... ama elimde de bavul var güvenemedim yanıma aldım... 100 metre uzaklaşmıştım ki, "kardeş araba lazım mı? bi bira parası be abi? bavulda ne var?" gibi zenci kardeşlerimizin samimi sorularıyla karşılaşınca neredeyse uçarak greyhound'uma geri dönüp paşa paşa otobüsümü beklemeye başladım... "bina yerinde başka koca şeyler görecektik az kalsın...

    7 saatlik bi houston-new orleans seferinden sonra hakkında sadece bluess ve kartinayı duyduğum 3 aylık yerleşkeme geldim... elimde sponsorumun telefonu var, arıyorum beni karşılasın diye, fakat telesekreteriyle karşılaşıyorum, neymiş pazarmış?

    neyse diyorum ilk günden moral bozmamak lazım. elimdeki iş sözleşmesinden iş yerinin adresini bulmaya çalışıyorum, belki onlar bilir nerde kalacağımı diye, malum 2 gün uçak ve 1 günde otobüste gitti, yaklaşık 3 gündür uyumuyorum... 20 dakika hayatımın en hızlı yağan yağmurunun altında yürüyorum, otobüs durağını bulabilmek için, burada öğreniyorum ki buradakiler yer yön bilmiyor, herkes başka yere git diyor...

    durağın önüne geliyorum ama hala yağmur bardaktan değil, sürahiden boşalıyor, bi elimde bavul diğer elimde laptop bekliyorum... arkadan birileri bağırıyor, mağazadan... beni içeri alıyorlar üstümü başımı kurutmam için bez falan veriyorlar bütün moralim yerine geliyor, " aaa ne güzel yardımsever insanlar" diyorum... muhabbet edince israilli olduklarını öğreniyorum ve önyargılarımı da siliyorum verdikleri bezle yahudiler hakkında...

    yağmur bitince otobüse binip metairie denen yerdeki 70120 idi galiba numarası McDonalds şubesine gidiyorum saç baş ıslak, elde iki bavul gözler pörtlemiş halde yönetici sponsoruma ulaşamıyor, kalacak yer hakkında da bi bilgisi olmaıdığını söylüyor... neşeme neşe katıyor... yakınlarda otel aramaya başlıyorum ama bi tane var ve 60 küsür dolar... vazgeçiyorum... orda benimle aynı durumda bir arkadas ediniyorum, fatih oun da türk olması ve benimle aynı durumda olması kesinlikle tesadüf....

    gece oluyor yavaş yavas ve mcdonalds kapanıyor... ama bizim hala bir gidecek yerimiz yok... taksi çağırıyorum otele gimek için, gidiyoruz ama oda bulamıyoruz.... saat gece 12 civarı sokakta bi başımıza kalıyoruz... o kadar eğlenceli ki bizim için o an wat macerası... sokakları gezerken (bavullarla bi tane kapalı restorant'ın önüne yorgunluktan yığılıyoruz... sonra bi farkediyoruz burası sıradan bir kapalı restorant değil, kepenginin yanında priz olan bir kapalı restorant... "hehee eğlence çıktı hadi nette vakit geçirelim" deyip çalıntı wireless ve kaçak elektrik kullanarak ilk illegal eylemimizi ilk günümüzde yapıyoruz...

    saatler 3 gibi, gecenin köründe ve zenci nüfusunun en yğoun olduğu şehirde yalnız başına ve hala ıslak çoraplarla durmanın çok da mantıklı olmadığı geliyor aklımıza ama bunu çok dert etmiyoruz....

    ertesi gün oluyor, mcdonalds a gidiyoruz tekrar, ve sponsor ablamız teşrif ediyorlar... 4 günlük uykusuzluğun üstüne bi de ondan bidolu fırça yiyoruz "ulan sözleşmede ne yazıyo, bak bak iyi bak ne yazıyo diyorum? ilk gün konaklama sana ait yazıyo, bana ne nerde kaldıysan, geldikten sonra ikinci gün , yani bugun teslim almam gereliyor seni" diyor... "peki abla yeterki sus da bana yatacak bi yer ver" deyip evime gidiyorum...

    "amerika deyince insanın aklıma kızlar, havuzlu evler, hergün partiler geliyor dimi? benim de öyleydi...."

    evime gidiyorum, 2 ürdünlü, iki tane de mısırlı abilerle aynı evi paylaşacağımı söylüyor... ona da peki diyorum ve uyuyorum.....


    (biliyorum anılar deyince sadece amerika anılarından bahsediyor başlık ama böyle bir dökmek istedim kendimi..... bana acıyanlar olursa eğer, söylemek isterim ki bu daha başlangıç bile değil, daha 4239494 tane hadise geldi başıma, eğer üşenmeyip yazıyı okuyan ve devamını isteyen olursa seve seve yazarım..."

    sabaha 2 bütünlemem var ve vize görüşmesi sebebiyle ortalamayı 1.90 üstüne çıkarmak için son şansım... şans dileyin...."
    PUHAHA AZ KALA ZENCILER TARAFINDAN PUSUYA DUSURULCEKTIN DEMEK
    +1 rep sana DEVAMINI YOLLA VALLA ROMAN GİBİ OKURUZ

  7. #7
    Uzman Watçı
    Üyelik tarihi
    Apr 2007
    Mesajlar
    277
    Tecrübe Puanı
    18

    Standart

    necro deneyimlerini çok içten anlatmışsın tbr.

  8. #8
    Uzman Watçı
    Üyelik tarihi
    Jul 2007
    Yaş
    36
    Mesajlar
    288
    Tecrübe Puanı
    17

    Standart

    hakkatten su gibi okuduk çok ii yazmıssın,çok akıcı,var mı yazı tecrüben falan:
    içimizi kararttın buarada ama olsun..

  9. #9
    Uzman Watçı
    Üyelik tarihi
    Jan 2008
    Mesajlar
    261
    Tecrübe Puanı
    17

    Standart

    çok teşekkurler baslık oyle olabılır ama bız zaten bunları duymak istiyoruz oraya ilk indiğimizde genelde ne gibi sorunlarla karşılasıyoruz bunları bılmek ogrenmek istiyoruz.roman gıbı okuduk cok saolasın:

  10. #10
    Araştırmacı Watçı
    Üyelik tarihi
    Feb 2008
    Mesajlar
    77
    Tecrübe Puanı
    17

    Standart

    Ben Wat Programıyla Değil Ama Tatil Amaçlı Amerıkada Bulundum Daha önce Biraz Kçüktüm 14 Yaşındaydım Ama Ynede şnu Söliyebilirim...amerıkalılar çok Sıcak Kanlı Cana Yakın Hayatı Fazla Umursamayan Insanlar Benzerler Biraz Bize O Yzden Fazla Zorluk çekiceğini Sanmıorum Gidenlerin Kültür Ve çewre Bakımından...sadece Iş Ve Alışma Sürecini Kolay Atlatmaları Gerekir..

  11. #11
    Araştırmacı Watçı
    Üyelik tarihi
    Feb 2008
    Mesajlar
    77
    Tecrübe Puanı
    17

    Standart

    Alıntı necro Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    daha önce hiç yazmamıştım, gayet ilginc bir tecrübe oldu 2007 yazı benim için...

    Birgün yurdumda en fantastik kitaplarımı okurken, arkadasım beni aradı ve "abi yazın yapacak işin yoksa wat'a gidelim" dedi... o an gözümde o kadar büyük birşey gibi görünmüştü ki 10 küsür bin mil yol yapmak, özellikle de daha önce yurtdışı tecrübem olmadığı için. aradan bi yarım saat geçti, yapacak daha iyi bir iş bulamadığım için kampüste, arkadasın ayarladığı randevuya katıldım, ayrıntılarını dinledim... Eeeh, dedim macera severiz, bi araştıralım bakalım... bikaç site dolaşıp gidenlerin yorumlarına da baktıktan sonra iyice heveslendim ve en önemli aşama olan evdekileri ikna etme işine giriştim... ilk önce pek sıcak bakmadılar babam:"eehe, olm 3 ay bulaşık yıkattırırlar, ne işin var orda" dese de pes etmedim, daha fazla uğraştım.... sonunda zor bela şirket ve uçak parasını denkleştirim başvurmaya karar verdim... evraklar falan hazırlandı, pasaport alındı...

    vize gününü hala unutamıyorum, hayatımın en ciddi ve gergin günüydü neredeyse... önceki günün akşamında sevgili sevgilimle çıkmaya başlamıştık hatta, bi önemi de ordan gelir)


    konsolosluk binasına girdik... sanki ctu los angeles gibi, 3-5 kere aradılar... asansörleri ayrı bi garip... türk görevlilerden de olmazsa olmaz fırçamı yedikten sonra "yavv 50 tane belge getiriyosunuz ne gerek var hasta etmeyin adamı..."
    fişimi alıp beklemeye başladım, sıradaki herkes birbirine bakıyo, neredeyse herkes wat için gelmiş, "önceki arkadaşa 20sn vermişler... aaaa, bizim arkadası 15 dakka tutmuşlar vay bee" gibi hiçbiri gerçeği yansıtmayan fısıltıdan sonra sıra bana geldi.. bismillah deyip gittik,"bu kısmı içimden dedim, tetörist falan sanarlar"

    o kadar stress yapıp geldiğim randevuda 2-3 tane ortaokul Mr.Brown sorusuyla karşılaşınca gayet keyfim yerine geldi, aldık yeşil kağıdımızı elimizde sallayıp halay çektik...

    arada geçen kısımları es geçiyorum....

    gideceğim yer Louisiana eyaletinin, new orleans şehrinin metairie diye bir ilçesi... ama türk aklı ucuz olsun diye bileti houston'a almıştım gerisini otobüsle, ne bileyim trenle falan giderim diye...

    indim houston'da gece 3 falan... greyhound biliyorum otobüs şirketi bi tek, açtım laptop'tan google earth'ü buldum en yakın greyhound'u. önünden gecen otobüs hattını da bulmak zor olmadı havaalanından..."Sağolsun google earth her daim rehberimdi) otobüs 8 de kalkıyor new orleans'a ama saat 4 falan... e dedim hergün gelmiyoz ya houston'a bi görelim koca bina.... ama elimde de bavul var güvenemedim yanıma aldım... 100 metre uzaklaşmıştım ki, "kardeş araba lazım mı? bi bira parası be abi? bavulda ne var?" gibi zenci kardeşlerimizin samimi sorularıyla karşılaşınca neredeyse uçarak greyhound'uma geri dönüp paşa paşa otobüsümü beklemeye başladım... "bina yerinde başka koca şeyler görecektik az kalsın...

    7 saatlik bi houston-new orleans seferinden sonra hakkında sadece bluess ve kartinayı duyduğum 3 aylık yerleşkeme geldim... elimde sponsorumun telefonu var, arıyorum beni karşılasın diye, fakat telesekreteriyle karşılaşıyorum, neymiş pazarmış?

    neyse diyorum ilk günden moral bozmamak lazım. elimdeki iş sözleşmesinden iş yerinin adresini bulmaya çalışıyorum, belki onlar bilir nerde kalacağımı diye, malum 2 gün uçak ve 1 günde otobüste gitti, yaklaşık 3 gündür uyumuyorum... 20 dakika hayatımın en hızlı yağan yağmurunun altında yürüyorum, otobüs durağını bulabilmek için, burada öğreniyorum ki buradakiler yer yön bilmiyor, herkes başka yere git diyor...

    durağın önüne geliyorum ama hala yağmur bardaktan değil, sürahiden boşalıyor, bi elimde bavul diğer elimde laptop bekliyorum... arkadan birileri bağırıyor, mağazadan... beni içeri alıyorlar üstümü başımı kurutmam için bez falan veriyorlar bütün moralim yerine geliyor, " aaa ne güzel yardımsever insanlar" diyorum... muhabbet edince israilli olduklarını öğreniyorum ve önyargılarımı da siliyorum verdikleri bezle yahudiler hakkında...

    yağmur bitince otobüse binip metairie denen yerdeki 70120 idi galiba numarası McDonalds şubesine gidiyorum saç baş ıslak, elde iki bavul gözler pörtlemiş halde yönetici sponsoruma ulaşamıyor, kalacak yer hakkında da bi bilgisi olmaıdığını söylüyor... neşeme neşe katıyor... yakınlarda otel aramaya başlıyorum ama bi tane var ve 60 küsür dolar... vazgeçiyorum... orda benimle aynı durumda bir arkadas ediniyorum, fatih oun da türk olması ve benimle aynı durumda olması kesinlikle tesadüf....

    gece oluyor yavaş yavas ve mcdonalds kapanıyor... ama bizim hala bir gidecek yerimiz yok... taksi çağırıyorum otele gimek için, gidiyoruz ama oda bulamıyoruz.... saat gece 12 civarı sokakta bi başımıza kalıyoruz... o kadar eğlenceli ki bizim için o an wat macerası... sokakları gezerken (bavullarla bi tane kapalı restorant'ın önüne yorgunluktan yığılıyoruz... sonra bi farkediyoruz burası sıradan bir kapalı restorant değil, kepenginin yanında priz olan bir kapalı restorant... "hehee eğlence çıktı hadi nette vakit geçirelim" deyip çalıntı wireless ve kaçak elektrik kullanarak ilk illegal eylemimizi ilk günümüzde yapıyoruz...

    saatler 3 gibi, gecenin köründe ve zenci nüfusunun en yğoun olduğu şehirde yalnız başına ve hala ıslak çoraplarla durmanın çok da mantıklı olmadığı geliyor aklımıza ama bunu çok dert etmiyoruz....

    ertesi gün oluyor, mcdonalds a gidiyoruz tekrar, ve sponsor ablamız teşrif ediyorlar... 4 günlük uykusuzluğun üstüne bi de ondan bidolu fırça yiyoruz "ulan sözleşmede ne yazıyo, bak bak iyi bak ne yazıyo diyorum? ilk gün konaklama sana ait yazıyo, bana ne nerde kaldıysan, geldikten sonra ikinci gün , yani bugun teslim almam gereliyor seni" diyor... "peki abla yeterki sus da bana yatacak bi yer ver" deyip evime gidiyorum...

    "amerika deyince insanın aklıma kızlar, havuzlu evler, hergün partiler geliyor dimi? benim de öyleydi...."

    evime gidiyorum, 2 ürdünlü, iki tane de mısırlı abilerle aynı evi paylaşacağımı söylüyor... ona da peki diyorum ve uyuyorum.....


    (biliyorum anılar deyince sadece amerika anılarından bahsediyor başlık ama böyle bir dökmek istedim kendimi..... bana acıyanlar olursa eğer, söylemek isterim ki bu daha başlangıç bile değil, daha 4239494 tane hadise geldi başıma, eğer üşenmeyip yazıyı okuyan ve devamını isteyen olursa seve seve yazarım..."

    sabaha 2 bütünlemem var ve vize görüşmesi sebebiyle ortalamayı 1.90 üstüne çıkarmak için son şansım... şans dileyin...."
    KARDEŞİM HARBİDEN ROMAN GİBİ ADAMSIN YAZ YAZ BAYA GÜLDÜM
    AZ DAHA BAŞKA BÜYÜK ŞEYLERLE KARŞILAŞIYODUK YAZMIŞ YA AHAHAHAA

  12. #12
    Wat Profesörü
    Üyelik tarihi
    Mar 2007
    Yaş
    36
    Mesajlar
    624
    Tecrübe Puanı
    20

    Standart

    ve sonra, tam 16 saat sonra uyandım... bi insan bunu nasıl yapar hala anlamıyorum, su içmeden tuvalete falan gitmeden 16 saatlik uyku

    dedim evdekilerle tanışayım nasıl adamlar... en azından bizim kültüre yakın adamlar diyip kendimi avutuyorum bu arada... (sonradan öğrendim bizi ürdünlü ve mısırlılarla aynı eve koymalarının nedeni müslüman olmamızmış, çünkü ecnebilerle müslümanlar pek çok yönden anlaşamıyormus...)

    biraz önyargım vardı araplar hakkında, nasıl derler, biraz pis oldukları konusunda, ama hep saçma olduğunu düşünürdüm, yani sonuçta her milletin pisi var temizi var dimi?

    yokmuş abi, atalarımız ne güzel icatlar yapıp hayatı kolaylaştırmaya çalışmışlar ama bu arkadaslardan tık yok... makarnanın suyunu süzerken bütün tencereyi lavaboya döküp sonra toplayıp yiyen, makarna ve pilav yerken çatal kaşık kullanmayan, hatta yemek yediği masaya çıplak ayaklarını uzatıp salyalar saçan insanlarla aynı evde kaldım "eğer bunların abartı ya da yalan olduğunu düşünen arkadaşlar varsa tam şu anda aklıma gelen anılardan dolayı şekil almış suratımın resmini göndereyim hiçbir süpheleri kalmaz...."

    aman yarabbi nereye geldik diye çığlık atarak evden kaçtım ve bi dışarıya bakim ne var ne yok dedim... merak etmeyin hala bi düzelme yok, hala hüsran... 2005 yılındaki katrina'nın etkileri hala geçmemiş, neredeyse harabe bir şehir... yani birkaç yeri hariç...

    tam o anda uçak biletimin flexible olduğunu hatırlayıp daha açmadığım bavulumu kapı önüne koyup dönmeyi düşünmedim değil... ama neyse dedik daha iş falan bulacaz, belki düzelir herşey... kültür şoku diyorlar ya, herhalde ondan yaşıyor olmalıyım diyor ve avutuyorum hala

    biraz hızlı geçeyim,

    normal şartlarda ertesi gün işe başlamamız gerekirken, oryantasyona dahi 6 gün sonra katılabiliyoruz... o da tamamen komedi, 10-15 kişiyi bir odaya toplayıp powerpoint sunuları izliyoruz, toplamda 25-30 dakika da herşeyi öğrendiğimizi varsayıp eve gönderiyorlar...

    neyse işe başlıyoruz, ilk başlarda herşey zevkli... sabah gelip girişi yapıyoruz, çalışıyoruz... şunu farkediyorum ki gerçekten zeki milletiz... amerikalı vatandaşlarımızın aylardır çalışıp hala tablodaki şekillere bakarak hazırladığı hamburgerleri 4-5. saatin sonunda ümit usta hızı, tecrübesi ve lezzetiyle müşterilere sunmaya başlıyoruz...

    dediğim gibi ilkbaşlarda herşey güzel, haftada çalışılabilecek maksimum saat olan 40 saati veriyorlar, işyerinde huzurumuz var, ve ev de fena değil, kaynaşınca çok da kötü insanlar değil araplar (yemek kısmı hala hariç)

    fakat aradan iki hafta geçince yine tepetaklak oluyoruz.... işyerinde dijital sistemde yaptığımız giriş ve çıkışlar nasıl oluyorsa yarı yarıya düşük olarak gösterilip öyle ödeme yapılıyor bize, "ör: 40 saat çalışmışım ama 18 saatlik çalışmış gibi gösterilip ücret ödüyorlar"

    tabi kesin bi yanlışlık olmuştur diye gidip düz***meye çalışıyoruz, ama çok da fazla ilgilenmiyorlar, "sponsorunuzla görüşün bizlen alakalı değil" deyip işimize dönmemizi söylüyorlar....

    bu da yetmezmiş gibi evde de huzurumuz kaçmaya başlıyor. sanırım ürdünlü kardeşlerimizle biraz fazla samimi olmuşuz, öyle ki gece 11 de işten dönüp kendimi neredeyse ölü bi şekilde yatağa attıktan birkaç saat sonra yatağımda bir hareketlenmeyle uyanıyorum... bi bakıyorum yatağımın üstünde tareq adındaki ürdünlü ev arkadaşım "kendisi normalde diğer odada kalıyor" "noluyo laaaan, niyeti bozmuş herif" diye tam nida atmaya hazırlannırken adam bi an şaşırıyor... "şey, bilgisayarını alacaktım, da kusura bakma odanıza da girdim" diyor... laptop'um yatağın diğer tarafındaymış ve arkadas da üzerimden atlamayı tercih etmiş.... izin almak ya da kapı çalmak gibi alışkanlıklarının olmayışı oldukça garip geliyor ama evde bir türk-arap savaşı başlatmamak ve huzurumu kaçırmamak için uyumaya devam ediyorum...

    sorunların hepsi üstüste gelmeye devam edyor... bu sefer de işyerinde huzurumuz kaçıyor.... sebebini anlamadığımız bir şekilde, birkaç gün önce gayet iyi anlaştığımız McDonalds personeli "tamamı zenci bayanlar" bir anda bize düşman kesiliyorlar. aynı konumda, yani sadece çalışan olmalarına rapmen bize garip garip emirler vermeye çalışıyorlar, dalga falan geçiyorlar.. 3-5 gün sabrediyoruz ama tek yaptığımız şey işimizi yapmak olduğundan, onların yaptığına bir anlam veremiyoruz "yani değil işi kaynatmak, aramızda türkçe bile konuşmamaya çalışıyoruz onlara ayıp olmasın diye, zaten iki kişiyiz... inanmayacaksınız ama harbiden sütten çıkmış ak kaşık gibi çalışıyoruz"

    tabii günde 8 saat böyle bir baskı altında çalışmak ve eve gidince de bizi çok güzel şeylerin beklemeyişi "artık yeter ulan " dedirtiyor... ve sponsorumuzu arayıp "bulacağınız işi de, evi de...." şeklinde gayet samimi ve içten bir mesaj gönderiyoruz.....

    "devamını okumadan sakın wat hayallerinizden vazgeçmeyin..... samimi söylüyorum daha bunlar hiçbirşey değil"

  13. #13
    Üstad
    Üyelik tarihi
    Nov 2007
    Mesajlar
    2.944
    Tecrübe Puanı
    25

    Standart

    Başından geçenleri akıcı ve mizahi bir dille ele almışsın.Teşekkür ediyorum.

  14. #14
    Araştırmacı Watçı
    Üyelik tarihi
    Feb 2008
    Mesajlar
    77
    Tecrübe Puanı
    17

    Standart

    Kardeşim Sen Durmadan Yazsana Ya Dewam Et Biz Okuyoruz Kendimi Orda Hissediyorum Ya

  15. #15
    Deneyimli Watçı
    Üyelik tarihi
    Dec 2007
    Mesajlar
    180
    Tecrübe Puanı
    17

    Standart

    Yav arkadaşım sen ne bahtsız adammışsın şöyle bir empati kurdum kültür şoku denen şey bu olmalı dedim kendi kendime hatta 1000 voltluk bi şok bea

    Ha bu arada 40 saat çalıştım dedin 18 saat gözüküyor demişsin daha sonra nasıl halletin yoksa 22 saatin heba mı oldu.?

  16. #16
    Uzman Watçı
    Üyelik tarihi
    Jan 2008
    Mesajlar
    374
    Tecrübe Puanı
    17

    Standart

    necro nun yazı dizisi pek yakında
    amerika hayalimi kabusumu???

  17. #17
    Profesyonel Watçı
    Üyelik tarihi
    Jan 2008
    Yaş
    35
    Mesajlar
    519
    Tecrübe Puanı
    17

    Standart

    usta dewammm
    sen kitap falan yayınlaaa
    umarım böyle sıkıntılık bi durum yasamayız...ama en kotusu arablarla kalmak ciddi bak..ben mısıra gittim gecen yaz oda sharm el sheikh de kaldık pek arap gormedık yıne pisti..hele bi gün kahireye gittik tura aman alaahım bu ne :
    adam oturmus iç çamasırıyla bi buz kutlesının ustune elınde çekiç ufaltıor buzu ardından meywe suyu içtimiz bardaklara irili ufaklı TEMİZ elleri ile koyuyor...
    only GoD CaN JuDgE me!!!!!

    "FiRsT YoU GoT ThE MoNeY
    TheN YoU GoT ThE PoWeR
    WheN YoU GoT ThE PoWeR
    YoU HaVe ThE WoRLd
    YoU HaVe ThE WoMeN...

    LaNeT OlSuN İçiİmdeKi İnsAn SeVgİsine

    nerede o eski saf temiz bir beklenti olmdan olan sevdalar aşklar,,,,ya mecnun olmuş küpeli ya leyla kaşar

  18. #18
    Uzman Watçı
    Üyelik tarihi
    Jan 2008
    Yaş
    37
    Mesajlar
    311
    Tecrübe Puanı
    17

    Standart

    necro bu isi sonranasil toparladın ?

  19. #19
    Uzman Watçı
    Üyelik tarihi
    Jan 2008
    Mesajlar
    261
    Tecrübe Puanı
    17

    Standart

    devamını beklıyelım ve gorelım coming soon:

  20. #20
    Araştırmacı Watçı
    Üyelik tarihi
    Feb 2008
    Yaş
    37
    Mesajlar
    58
    Tecrübe Puanı
    17

    Standart

    Yaşadıklarını akıcı bir dille anatmışsın necro bütün şanssızlıklar seni bulmuş yani Devamını bekliyoruz...

  21. #21
    Wat Profesörü
    Üyelik tarihi
    Mar 2007
    Yaş
    36
    Mesajlar
    624
    Tecrübe Puanı
    20

    Standart

    İlginize teşekkürler...

    gönderdiğimiz mesaja "kısa zamanda uyarı yapılacaktır" içerikli pek de bir işimize yaramayan bir cevap geldi... hayır işin kötüsü moraller de rezalet, sonuçta tamam çalışmaya geldik ama ne eğlenebiliyoruz, ne de para kazanabiliyoruz. ev desem huzur yok...

    bir hafta daha böyle devam etti, ama çalışanlar elimizi yıkamaya çalıştığımız sırada "Personelin kullandığı lavaboyu değil, süpermaketinkini kullan" gibi hiçbir anlamı olmayan ve sadece nefret içerikli sözlerinden sonra eldivenimi atıp evin yolunu tuttum, bi daha oraya dönmemek üzere... Ve olanları da artık aynen ilettim oradaki sponsoruma... "sanayide bile iş versen olur, yeterki bu moronlarla çalıştırma beni" içerikli artık gözyaşlarımı klavyeye akıttığım mailden tam bir gün sonra, bir farklı uyandım... içimden bir ses sanki birşeylerin değiştiğini söylüyordu...

    aradan birkaç dakika geçmişti ki yanılmadığımı farkettim... sponsorum olan halina geldi ve bana "işyerinden memnun olmadığını yazmışsın, seni başka bir McDonald's a aktarma şansım var, oranın eleman eksiği varmış, ama buraya biraz uzak... onun için evini de değiştirmem gerek" dedi.... Bir gün önceki işyeri
    durumunu düşündükten sonra, "napalım, sizlerden ayrılmak benim için çok zor olacak ama, başka şansım yok" dememle eşyalarımı toplayıp kadının arabasına binmem sanırım 15-20 sn sürdü...

    gittiiik, gittiiik, gitttiiiik.....


    ve en sonunda kalacağım yere, yeni evime geldik... arabayı park ettiğimizde evin önünde 3-5 tane kız görünce "ohh, en azından burdaki adamların kız arkadaşları var, biraz daha eğlenceli gececek wat'ın devamı" demiştim...

    "bi kahve yapıp geliyorum, devam edecem"

  22. #22
    Deneyimli Watçı
    Üyelik tarihi
    Jan 2008
    Yaş
    37
    Mesajlar
    224
    Tecrübe Puanı
    17

    Standart

    ohooo ben tırsmaya başladım hafiften ya o yüzden tanıdıkla gitmek daha mantıklı deniyor ya

  23. #23
    Wat Profesörü
    Üyelik tarihi
    Mar 2007
    Yaş
    36
    Mesajlar
    624
    Tecrübe Puanı
    20

    Standart

    arabadan inip eve girdik... gerçi ev demeyelim, yaklaşık 7 odası bulunan, arkasında futbol sahası büyüklüğünde bir bahce ve göl, olta, deniz bisikleti, barbeküsü bulunan bir yer... hayatımda ilk kez "you must be kidding" lafını kullandım burayı görünce, gökyüzüne bakarak

    içeri geçtik, salona oturduk... kendimi dönemin ortasında sınıfa nakil gelen öğrenci gibi hissediyorum... evde iki kişi var biri erkek biri kız... tanışma faslından sonra durumumuzu anlatıyoruz "anlatıyoruz: yola birlikte çıktığım arkadasla beraberiz hala, birlikte geldik" onlar da halimize acıyorlar, ne evde ne de işte böyle garip sorunları olmadığını söylüyorlar... "eee," diyorum, "kaç kişi kalıyor evde?" cevap kız olan arkadaştan geliyor. "7 tane moldovalı kız arkadaşım, bi tane de ukraynalı erkek var, birlikte kalıyoruz"

  24. #24
    Uzman Watçı
    Üyelik tarihi
    Jan 2008
    Yaş
    37
    Mesajlar
    311
    Tecrübe Puanı
    17

    Standart

    necro o an ne dusundugunu de yazabilirmisin ?

  25. #25
    Uzman Watçı
    Üyelik tarihi
    Jan 2008
    Mesajlar
    261
    Tecrübe Puanı
    17

    Standart

    ooo my gosh

  26. #26
    Profesyonel Watçı
    Üyelik tarihi
    Jan 2008
    Yaş
    37
    Mesajlar
    425
    Tecrübe Puanı
    17

    Standart

    abi cokk gusel bi anlatısın var gercekten.hepsını okdum.devamını beklıyoruzlütfen dvamını yaz....

  27. #27
    Deneyimli Watçı
    Üyelik tarihi
    Jan 2008
    Mesajlar
    163
    Tecrübe Puanı
    17

    Standart

    ahaha süper

    devanımı bekliyoruz

  28. #28
    Uzman Watçı
    Üyelik tarihi
    Jan 2008
    Mesajlar
    261
    Tecrübe Puanı
    17

    Standart

    necro arkadsımız gıbı dığer arkadaslarımızıda beklıyoruz.

  29. #29

  30. #30
    Wat Profesörü
    Üyelik tarihi
    Mar 2007
    Yaş
    36
    Mesajlar
    624
    Tecrübe Puanı
    20

    Standart

    "hıımm" diyerek çok fazla şaşırmamış gibi davranıyorum. yani çok da anormal değil dimi?

    evi geziyorum, aman yarabbi, salonda deri koltuk takımları, mikrodalgasına, çamaşır kurutma makinasına kadar var... "sonradan öğreniyoruz ki aslında bu evler şehrin zenginlerinin kullandığı, emlak değeri 500.000$ üstü evlermiş. katrina dolayısıyla ya terkedilmiş sahipleri başka yere taşınmış, ya da artık sahipleri yok..."

    o gece, arkadaş'la evin bahcesinde oturup ayın göle düşen yansımasını izleyerek isterik isterik gülümsememizi hala hatırlıyorum...

    aradan bir gün geçti. evde sanki bir gariplik var, yani herkesin birbiriyle arası iyi ama, bizle kimse konuşmuyor, yani daha yeni gelmişiz, bi de hepsi kendi dillerinde konuştukları için "ehhehee, evet ya diiiimi?" diye lafa da giremiyosun... o ara kendime küfrediyorum, neden az biraz rusça ya da romence öğrenmedim diye... hafif bozulmuş bir şekilde evden çıkıp bahceden manzarayı seyrediyorum...

    tam o ara 3 tane ablamız saat 2 yönünden üzerime doğru geliyor........

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)

Benzer Konular

  1. WAT günleri-bir yazı..
    Konu Sahibi gskapun Forum Work and Travel Hikayeleri
    Cevap: 8
    Son Mesaj : 01-03-2007, 11:18 PM
  2. wat günleri- bi yazı daha
    Konu Sahibi seymusum Forum Work and Travel Hikayeleri
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 18-02-2007, 06:10 PM

Bookmarks

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •