Toplam 8 adet sonuctan sayfa basi 1 ile 8 arasi kadar sonuc gösteriliyor

Konu: 2015 Work and Travel Maceram. Eastward Ho Country Club, Chatham, Cape Cod

  1. #1
    Acemi Watçı
    Üyelik tarihi
    Dec 2014
    Yaş
    30
    Mesajlar
    40
    Tecrübe Puanı
    0

    Smile 2015 Work and Travel Maceram. Eastward Ho Country Club, Chatham, Cape Cod

    WAT ÖNCESİ

    Merhaba arkadaşlar, uzun zamandır Work and Travel deneyimimi yazmak istiyordum ama okulumun yoğunluğundan dolayı ancak dönem bitince yazma fırsatım oldu. 2015 yazında Chatham, Cape Cod, Massachussetts de çalıştım. Bu konuda önerilerimi, tecrübelerimi, bölge ve çalıştığım yerler hakkında edindiğim izlenimleri anlatacağım. Belki WaT öncesi dönemi merak etmeyen olabilir, o yüzden konuları başlıklarla da ayıracağım. Gitmeden önce Chatham hakkında çok araştırma yaptım, bölge hakkında soru soracak birilerini aradım ama yazık ki bulamadım. Dolayısıyla hiç bilmediğim tamamen yabancı bir yere gidiyordum ve daha gitmeden bu yazıyı yazmayı kafama koymuştum. Çünkü insanların benim durumumda olmamasını ve bölge hakkında bilgi sahibi olmasını istemiştim.

    Öncelikle şunu belirtmeliyim, henüz WAT a katılmayanlar çok heyecanlı biliyorum zaman geçmeyecek gibi geliyor ama gerçekte öyle değil. Okul, fuar, mülakat, pasaport ve vize derken zaman su gibi akıp geçiyor ve kendinizi bir anda uçuş gününde buluyorsunuz. Benim hikayem biraz farklı, macera daha gitmeden başladı. Uçağım 3deydi ve ilk kez yurtdışına çıkacağım için heyecanlıydım bu yüzden ailem ve ben erken gitmek istedik ve saat 12 gibi evden çıktık. Valizimi arabamıza yerleştirirken telefonum çaldı; arayan İzmir emniyet müdürlüğünden bir komiserdi ve benimle görüşmek istiyorlardı.

    Uçuş günümden 3 gün önce okuduğum şehir İzmir’ den yaşadığım yere, İstanbul’a gidiyordum. Havaalanındayken ve uçarken her şey normaldi, anormallik eve gelince başladı. Valizimi ve sırt çantamı boşaltacaktım. Bu amaçla sırt çantamı elime aldım ve fermuarını açtım. Ama o da ne? İçindekiler benim değildi. Üstte bir çift ayakkabı altında da bir kadın çantası. Bizim çantalar karışmış, oysa ki kendi çantamda Sefiller kitabının 2. Cildi vardı ve bitmesine sadece 150 sayfa kalmıştı. Amerika’ya gitmeden önce bu kitabı bitirmek istiyordum ama çantamı alan kişi her şeyi berbat etmişti. Bu düşüncelerle, kendi çantamın birebir aynısı olan çantada kimlik bulma umuduyla arama yaptım. Kadın çantasını açtım ve çok şaşırdım. Hiç beklemediğim bir şey çıkmıştı; onlarca altın ve takı.

    Ne yapacağımı bilemiyordum, çünkü çantada herhangi bir numara yoktu. Neyseki çantanın sahibi olduğunu düşündüğüm kişinin bir kuruluşa ait üye kimliği çıkmıştı. Hemen 118 80 i aradım ve telefon numarasını istedim, adamın kayıtlı bir cep telefonuna ulaşamadılar. Babam karakola gitti ve bir çanta bulduğumuzu söyledi. Karakola teslim etmedik çünkü içinde değerli eşyalar vardı ve ordan bir parçanın kaybolması başımızı belaya sokabilirdi. Bunun dışında havayolu şirketini aradım ve çanta karışma veya kayıp ihbarı olup olmadığını sordum. Sonuç negatifti, öyle bir durum olursa bana telefon etmelerini söyledim ama 3 gün geçti ve telefonum çalmadı. Ben de bu konu üzerinde düşünmeyi bıraktım ve onlar bizi bulur nasılsa diyerek Amerika yolculuğuma odaklandım. İşte uçuş günü telefonumun çalması bu yüzdendi. Hakkımda şikayet vardı ve savcılık, adıma arama kararı çıkarmıştı. Alelacele havaalanına gitmeye karar verdik, çünkü oradaki şubeye davet edilmiştim. Yola çıktık ve daha 5 dakika geçmeden muazzam bir İstanbul trafiğiyle karşılaştık. Babam ara sokaklardan geçip bizi hızla havaalanına götürmek istiyordu ancak aksilik bu ya daha kötüsü başımıza geldi. Arabanın lastiği patlamıştı ve ne yapacağımızı bilmez bir haldeydik. Annemle doğruca metrobüse koştuk ve daha sonra Şirinevler durağında inip taksiye atladık. Uçuşa 1.5 saat kalmıştı ve ben karakola yeni gelmiştim.

    Çantayı yanımda getirmiştim ve polislere gösterdim. Onlara şimdi ayrılıp ayrılamayacağımı sordum. 1.5 saat sonra Amerika’ ya uçuşum vardı ve yıllardır bu anı bekliyordum. Polisler sert bir şekilde o uçuşu unut yetişemezsin, burda işimiz uzun diyorlardı. Ne yapacağımı bilemez haldeydim. Kendini bilmez bir herifin yüzünden yıllardır hayalini kurduğum Amerika’ ya gidememe tehlikesiyle karşı karşıyaydım. Babam ve ben polisleri ikna etmeye çalışıyorduk. Babam ben kalıyım onun uçuşu var o gitsin diyordu ama polisler beni bırakmıyordu. Sonuçta hakkımda şikayet vardı ve teslim olmuşken beni serbest bırakamazlardı. Savcılık işlem başlatmıştı, bürokrasi yavaş ilerliyordu ve şimdiki kurban bendim.

    Zaman akıp gidiyordu, uçuşa 1 saatten az kalmıştı ve ben hala karakoldaydım. Arabamız yoktu ve dış hatlara da uzaktım. Sonra ordan bir komiserin telefonu çaldı ve çantamı karıştıran hıyarın İstanbul ‘a indiğini çantasını almaya geldiğini duydum. İçimden hızlıca gelmesi için dua ediyordum ve uçuşa 45 dakika kala kapıda görünmüşlerdi. Polisler hızlıca ifademi aldılar ve adam çantayı kontrol ettikten sonra beni serbest bıraktılar. Uçuşa 40 dakika kalmıştı artık son çağrılar yapılıyordu. Etrafta hiçbir taksi yoktu, herkes bana kaçırdın yetişemezsin diyordu. Ama ben hayalimden bu kadar kolay vazgeçecek değildim. Karakoldan çıkıp depar atmaya başladım, yolun kenarından koşa koşa dış hatlara gidiyordum. Annem dış hatlarda benim için yer tutmuştu. Görevli kadın sağolsun bana öncelikli müşteri kartı verdi ve pasaport kontrolde ön sıraya geçtim. Yetişmiştim, kabus sona ermişti, terli vücudum huzura kavuşmuştu. Yalnız bu telaşe içinde ailemle vedalaşmayı da unutmuştum onlara son kez sarılamadan Amerika’ya gidiyordum.

    Uçağım Paris aktarmalıydı ve Cape Cod a gideceğim için Boston Logan Airport’ ta inecektim. Amerika’da ne yiyeceğim telaşından uçakta hiç uyuyamamıştım. Hostesler sürekli servis yapıyorlardı ve ben de hiçbir yemeği kaçırmak istemiyordum. Sürekli gözümü açıp kapamak gerçekten huzursuz ediciydi. Yorucu bir yolculuktan sonra Amerika saatiyle 9 pm de havalimanına inmiştim. Arada 7 saat fark olduğundan ve ben Türkiye’de de geç yatmadığımdan uykusuzluktan bayılacak durumdaydım. Jetlag beni fena halde vurmuştu.
    Pasaport sırası beklerken birçok Türk’le karşılaştım. İnsan Boston’a bile bu kadar Türk geldiğini görünce gerçekten hayret ediyor. Hem de 20 Haziran gibi geç bir tarihte. Çoğunuz bilirsiniz WaT işleri genelde haziran ortasında başlar ama benimkisi geç bir tarihte 22sinde başlıyordu ve şaşkınlığımın sebebi de böylesine geç bir tarihte dahi onca Türk ün orada olmasıydı.

    Arkadaşlar laptopum baya bi göz ağrıtıyor, o yüzden burada mola veriyorum yarın devamını yazacağım.
    Konu mrm34 tarafından (27-01-2016 Saat 01:53 AM ) değiştirilmiştir.
    EASTWARD HO COUNTY CLUB. MASSACHUSSETTS-CAPE COD-CHATHAM 2015
    LAZY LOBSTER. MASSACHUSSETTS-CAPE COD-CHATHAM 2015

  2. #2
    Acemi Watçı
    Üyelik tarihi
    Dec 2014
    Yaş
    30
    Mesajlar
    40
    Tecrübe Puanı
    0

    Standart

    Pasaport sırasında birkaç arkadaş edinmiştim. Hepimiz heyecanlıydık ve hangi otobüse bineceğimizi bile bilmiyorduk. Oradaki görevlilerden yardım istedik ve sağolsunlar yardım ettiler. Saat 11 pm civarıydı ve ilk otobüs 6 am deydi. Yani havaalanında geçirmem gereken 7 saat vardı. Vakit geçirmek için dolanırken adres sorduğumuz görevli yanıma geldi ve bir arkadaşı göstererek aynı yere gittiğimizi söyledi. Çocuk Nicolae adında bir Moldova lıydı. Havaalanında tanıştık, izin günümüzde onun arkadaşlarıyla New York’ a gittik ve hala da facebooktan konuşuruz. Burda önerim çevreye kapalı olmamanız, kiminle arkadaş olup olamayacağınız belli olmuyor. Nicolae la havaalanında tanışmasaydım New York a ve dönüşte de sokak partisine katılamazdım. Onu da sırası gelince anlatacağım.

    Her neyse saat yavaş işliyordu. Deli gibi uykum olmasına rağmen uyuyamıyordum. Koltuklar yatmaya müsait değildi ve oturarak da uyuyamıyordum. Ben dahil 7 Türk ve Nicolae bekleme salonunda vaktin gelmesini bekliyorduk. Neyse sonra bacaklarımı koltukların yan taraflarındaki desteklerden içeri sokmayı başardım ve 1 saat uyuyabildim. Uyandığımda yemek yemek için Dunkin Donuts’a gittik ve açıkçası sandviçi beğenmemiştim. Tüm yemeklerin böyle olmasından korkuyordum.

    Saat 6 gibi otobüsü beklemek için dışarı çıktık. Delicesine yağan yağmur, Cape Cod’da karşılaşacağım havanın fragmanı gibiydi. Yanılmıyorsam 6.45 gibi otobüs geldi ve diğer Türkler farklı yere gittikleri için onlarla vedalaştım ve Nicolae la Chatham otobüse bindim. Nicolae sürekli konuşuyordu ve zaten uykusuz olan beni daha da yoruyordu. Evet ingilizce bölümde okumama ve 3. Senem olmasına rağmen ingilizce konuşmak zordu, anlamıyordum ve düzgün konuşamıyordum.

    1-1,5 saatlik bir yolculuktan sonra Hyannis aktarma merkezine gelmiştik. Hyannis, Cape Cod un merkeziydi ve buradan da Chatham otobüsüne binecektik. Hem havaalanında hem de Hyannis transportation centerda free wi-fi olması işimi kolaylaştırmıştı. Çok işime yarayan, ama travel kısmında lanetler okuduğum google mapsden gideceğim yere ne kadar uzak olduğuma bakıyordum. Otobüse binme zamanı gelmişti. Şoföre Eastward Ho Country Club a gitmek istediğimi söylemiştim. Şoför yardımcı olacağını söyledi ve yolculuk başladı. Yaklaşık 2 saat yol gitmiştik ve Nicolae Chatham Bars Inn ‘ de çalışacağı için orada inmişti. Otobüste tek başımaydım ve şoför ormanlık kenarında durup işte geldik burdan sonrasını yürüyeceksin dedi. Elimde valizim sırtımda çantam vardı. Bilinmeyene doğru ilerliyordum ve etrafta restorana dair bir iz yoktu. Şoforün tarif ettiği gibi ormanın içinden yürümeye başladım. Yanımdan geçen arabalar duruyor ve bana yardım etmek istiyorlardı. Onlara Eastward Ho ya gitmek istediğimi söylediğimde neredeyse geldin diyip yanımdan geçip gidiyorlardı.

    Eastward Ho Country Club bir golf klubüydü ve ben onun restoranında çalışacaktım. Karşıdan koşarak gelen bir kadın vardı. Spor yapıyordu ve onu durdurup adresi sordum. Gayet sıcakkanlı bir yanıt verip 50 metre ilerisindeki tabelayı gösterdi. Evet, gelmiştim. Şimdi Restoran Menajeri Evelyn le görüşmem gerekiyordu. Kadına teşekkür edip, ordan ayrıldım. Golf klubü çok büyüktü. Müşterilere restoranı sormuştum, birisi bir kapı göstermişti oradan içeri girdim ama pek restorana benzetemediğim için dışarı çıktım. Daha çok oturma salonu ve otel gibiydi. Daha sonra klübün gift shop tarzı eşyalar satan bir dükkanı vardı. Oraya gittim ve Evelyn le görüşmek istiyorum dedim. Bana ilk girdiğim binayı gösterdi ve tekrar oraya girdim. Bu sefer hemen çıkmadım ve ilerledim. İlerleyince orada bar olduğunu, doğru yere geldiğimi fark ettim. Barmenlere Evelynle görüşmek istiyorum dedim. Cevap verdiler ama ne dediklerini anlamamıştım ve restoranda ilerlemeye başladım. Daha sonra bizim Çinli yani Evelyn in karşıdan geldiğini gördüm ve odasına inip işin detaylarını anlatmaya başladı. Dinlenmem için bana 2 gün off vermişti. İşlemleri halledip Patrick e beni eve bırakmasını söyledi. Patrick de benim gibi üniversitede okuyan 20li yaşlarında bir çocuktu. Arabasına binerken karşıdan sarışın bir kız Patrick’e selam verip bir ara kahve içelim dedi. Kızın bu teklifi benimle tanışmak için yaptığını sandım ve bu kadar hızlı mı diye düşündüm. Tabiki daha sonra işin aslının bu olmadığını anladım, meğer kız ve Patrick sevgiliymiş. Pat beni eve bırakırken biraz sohbet ettik ve Amerikalıların sıcakkanlı olduğu konusundaki düşüncelerim daha da pekişmiş oldu.

    Eve gelmiştim. Burası haftalık 80 dolar ödeyeceğim, civardaki evlere göre baya ucuz bir evdi. 5 restoran çalışanı kalıyorduk. Oda arkadaşım Türk’tü ve bu beni biraz üzmüştü. Çünkü ben Amerika’ya dilimi geliştirmeye gelmiştim. Onun dışında evde ben ve oda arkadaşımdan yaşça büyük olan 30lu yaşlarında italyan, fransız ve tayvanlı vardı.
    Off günlerimde kendime bir telefon hattı ve priz dönüştürücü almak için Hyannis e gittim. Çünkü Chatham da gerçekten hiçbir şey yoktu. Bazı marketler vardı ama onlarda da sim card satılmıyordu. Bunun dışında priz dönüştürücüyü de Chatham da bulamamıştım. Hyanniste ilk olarak Cape Cod Mall dan sim card aldım. Vergiler dahil 54 dolardı ve USA içi sınırsız konuşma mesaj, 1.5 gb internet ve TR sabit hatlara 250 dk içeriyordu. Daha uygununu bulamamıştım ve mecburen almıştım. Daha sonra K-marta gittim. Priz dönüştürücü arıyordum. Tek parça bir şey bulamamıştım ve kasiyerden bana yardımcı olmasını istedim. Kadın bana dönüştürücünün yerini gösterdi ama dönüştürücü büyük bir takımdı. Diğer ülkelerin prizleriyle uyumluydu. 7-8 tane dönüştürücüsü vardı ve fiyatı da 35 dolardı. O kadar çok para vermek istemiyordum, çünkü TR deyken 2-3 dolar olduğunu duymuştum.Bu arada Türkiye den de bi dönüştürücü almıştım ama aldığım parça İngiltere prizlerini dönüştürmek içinmiş. Ona dikkat edin ABD ninki ince uçlu oluyor, Britanyanınki kalın uçlu. Her neyse fiyatının 35 dolar olduğunu görünce baya bi bozulmuştum. Çünkü yaklaşık 100 liraydı ve bu fiyata basit bir dönüştürücü almak ahmaklık olur diye düşünüyordum. Yine de çaresizdim çünkü bunu bir şekilde almam gerekiyordu. Telefonumun şarjı her an bitebilirdi. Bozulduğumu fark eden kadın, arkadaşım olup olmadığını, ABD de ne yaptığımı, ne kadar süreliğine geldiğimi sordu. Kadınla biraz muhabbet ettikten sonra öbür kasiyerle yine anlayamadığım bir şeyler konuştular ve kadın dönüştürücüyü satın aldı. Daha sonra bana döndü ve “Amerika ya hoşgeldin!” dedi. Gözlerim dolmuştu, böylesine bir insanlık örneği beklemiyordum. Kadına çok teşekkür edip Chatham a döndüm.

    WORK WORK WORK
    İş günü gelmişti. İlk günüm olduğu için eğitimim vardı ve saat 3pmde işe başlayacaktım. Oda arkadaşımdan otobüs talimatlarını alıp yola koyuldum. Evelyn’ in yanına gittim. Bana teorik birkaç şey anlattı ve daha sonra beni eğitecek olan Nicole(Nikol) geldi. ( Havaalanındaki Nicolae(Nikolay) la karıştırmayın lütfen. Aslında Işıl Işılay gibi ama olsun) Bu Patrick’ in sevgilisi dışarıda gördüğüm kızdı ve o zamanlar hala o teklifi benim için yaptığını düşünüyordum. Neyse Nicole bana nasıl müşterilere nasıl davranmam gerektiğini ne söylemem gerektiğini, tabakların nasıl taşınacağını anlatıyordu. O kadar hızlı konuşuyordu ki oda arkadaşım Azer’in tabiriyle beynim yanmıştı.

    Birkaç hatadan sonra işe alışmıştım. Nicole sürekli emir vererek konuşuyordu ve o ilk günkü, ya da eğitimdeki güler yüzlü Nicole gitmişti. Bu durum beni rahatsız ediyordu ve emir verilmesinden gerçekten hoşlanmıyordum. Nicole a gıcık olmaya başlamıştım. Aynı şekilde menajer Evelyn e de. Nicole 3 yazdır orada çalışıyordu ve kendini üstün görüyordu. Aynı zamanda Nicole un Evelyn in gammazcısı olduğunu düşünüyordum. Beni sürekli eleştirdiklerini düşünüyordum. Çünkü onların bana karşı soğuk tavırları beni öyle düşünmeye itmişti. Bunun dışında restorandaki herkeste bi soğukluk hissediyordum. Birisi beni fena halde çekiştiriyordu ve bunun Nicole olduğunu düşünüyordum. Evelyn ve Nicole bana ters giderse ben de onlara ters giderim diye düşündüm. Söyledikleri şeyleri yapmamaya ve onlarla konuşmamaya başladım. Evelyn sürekli beni eleştiriyordu. Bir gün beni yanına çağırdı ve burada çalışmak istiyor musun diye sordu. Ben bulunduğumuz salon kısmında zannettim ve ne zaman diye sordum. Genel olarak dedi ve işimden memnun olup olmadığımı sordu. Performansını beğenmiyorum, sana boşuna para veriyorum sana ihtiyacımız yok gibisinden beni yıpratıcı şeyler söyledi. Her ne kadar kendimi savunmak istesem de olmuyordu, konuşamıyordum. İngilizcem düşüncelerimi anlatacak kadar yeterli değildi. Bir kaç gevelemeden ve ağır eleştirilerden sonra moralim bozuk bir şekilde çalışmaya devam ettim.

    Haftalık çalışma saatleri ilan edilmişti. Türkiye deyken minumum çalışma saati 35 olarak gösterilmişti ama Evelyn bana o hafta 25 saat çalışma vermişti. Anlayamıyordum neden herkesin bana düşman kesildiği beynimi sürekli meşgul ediyordu. Daha sonra yaptıklarımı gözden geçirdim. İyi niyetimden kaybediyordum evet iyi niyetimden. Herkese sorumlu olunan masa numaraları veriliyordu ama restoranın genel bir kuralı vardı; sürekli başkalarına yardım et. İşte ben bu 2. Kuralı uyguluyordum. Restoranda en çok çalışanlardan biri olmama rağmen Evelyn bana çalışmıyorsun sana boşuna para veriyorum diyordu. Bir sonraki haftanında çalışma saatleri açıklandı. Sonuç hüsrandı. Bana 20 saat vermişti. Eğer böyle giderse travel için hiç param olmayacaktı. Bunun üzerine TR deki sponsorumla konuştum ve iş değiştirme şartlarını konuştum. Bana 1 hafta daha beklememi, düşünmemi ve kesin karar vermemi söyledi. O esnada Evelyn in gözüne girmem gerektiğini düşünüyordum. Çünkü saatleri dağıtan oydu ve yardımsever olmak prim yapmıyordu. Ben de diğerleri gibi kendimi düşünmeye başladım. Önceden nerde yemek yenmişse o masayı temizlerdim, sorumlu olduğum masalar benim için önemsizdi, ama başkalarının çalışma tarzının bu olmadığını anladım. Onlar sadece kendi masalarını temizliyorlardı ve işlerini iyi yaptıkları için övgü topluyorlardı. Oysa onların işlerini de yapan bendim ve ben onların masalarını temizlerken benim masam kirli kalıyordu. Gelen servis aksıyor, garsonlar beni şikayet ediyordu. İşte kötü itibarım bundan kaynaklanıyordu.

    Onun dışında ben hiç istememe rağmen Azer yabancıların yanında Türkçe konuşuyordu ve onlar da doğal olarak onlar hakkında konuştuğumuzu sanıyorlardı. Oysa durumu onlara yetersiz ingilizcemiz yüzünden izah edemiyorduk. Biz 2 Türk ün itibarı gerçekten kötüydü.
    im.
    Konu mrm34 tarafından (27-01-2016 Saat 08:38 PM ) değiştirilmiştir.
    EASTWARD HO COUNTY CLUB. MASSACHUSSETTS-CAPE COD-CHATHAM 2015
    LAZY LOBSTER. MASSACHUSSETTS-CAPE COD-CHATHAM 2015

  3. #3
    Acemi Watçı
    Üyelik tarihi
    Dec 2014
    Yaş
    30
    Mesajlar
    40
    Tecrübe Puanı
    0

    Standart

    Evelyn in gözüne girmek için başkalarının masalarıyla ilgilenmeyi bıraktım. O yokken işi ağırdan alıyor onu gördüğümde hızlı adımlarla ilerliyor ve hem kendi masamı hem de başkalarının masalarını temizliyordum. Yaptığım şey itibarımı iyileştirmişti. Evelyn bana artık iyi olduğumu yeterince çalıştığımı söylüyordu ve beni övüyordu. Gelecek haftanın çalışma tablosuna baktığımda bana 34 saat verdiğini gördüm. Bu iyi bir rakamdı çünkü her gün 15 dakika erken girme hakkımız vardı ve ben bunu hiç aksatmadan yapıyordum. Bunun dışında çıkışta yavaş giyiniyordum ve sezon yoğun olduğu için 10 pmde kapanması gereken restoran 11lere kadar açık kalıyordu. Bu dünyada bencillik prim yapıyor, insan önce kendini düşünmeli daha sonra başkasını düşünmeli. Bunu restoranda çok iyi gördüm.

    Düşük çalışma saatleri aldığım zamanlar ben de boş durmamıştım. Her yere iş başvurusu yapıyordum. Kapı kapı dolaştım. Tüm otelleri ve restoranları gezdim. İş başvuru formunu doldurdum ama kimse beni aramıyordu. Daha sonra Lazy Lobster adında bi restoran bulaşıkçı aradığını söyledi ve yarın gel başla dedi. Evet hem komilik hem de bulaşıkçılık yapıyordum. Komilik yaparken işin pisliğinden şikayet eder dururdum ama bulaşık yıkamaya başlayınca komiliğin kıymetini anladım. Bulaşık yıkamaktan nefret ediyordum ve o işe hiç gitmek istemiyordum. Çünkü Eastward Ho da işler düzelmişti yeterince saat alıyordum. Ama şöyle de bir şey vardı Evelyn e hiç güvenmiyordum. Beni her an kovabileceğini düşünüyordum. 2.5 ay boyunca bu baskı altında çalıştım. Öte yandan, bulaşıkçılık işinde patron Caleb gayet iyi bir insandı. Normalde orda 3 gün, günde yaklaşık 6.5 saat çalışıyordum. Çoğu zaman işe gitmek istemiyordum ve bunun için Caleb a defalarca bahane bulup işe gelmeyeceğimi söyledim. Hepsinde olumlu karşıladı. Yine de orayı sevmiyordum, kimseyle pek bir muhabbet etmiyordum, kimi zaman oturup telefonla oynuyordum. Caleb hiçbir şey demiyordu, anlaşılan beni kaybetmekten korkuyordu. Çünkü iğrenç bir işti.

    İşe Hyannis K-marttan aldığım bisikletle gidip geliyordum. Akşamları çoğu zaman mutfakta çalışan zenci arkadaşlar bizi eve bırakıyordu. Amerika da yaş hiyerarşisinin olmaması işimize yarıyordu. Çünkü 40 yaşındaki adama da ismiyle hitap etmek ister istemez bir samimiyet ortamı yaratıyordu ve onlarla arkadaş olabiliyorduk.
    1 eylül günü, iş bitiminden 2 hafta önce Nicolae ve arkadaşları New York ‘ a gidiyorlardı. Nicolae beni de çağırdı ve beraber gittik. Nicolae ın arkadaşları dediklerim de 40lı yaşlarda vardır. Bence Türkiye’ de yaş hiyerarşisinin olması insanlar arasındaki samimiyeti zedeleyen toplumun gelişmesini baltalayan bir durum. İnsanlar yanlarında büyükler varken rahat davranamıyor fikirlerini açıkça söyleyemiyor. Ama Amerikada 17 yaşındaki çocuğun 25 yaşındaki cocukla gayet samimi olabildiklerini gördüm. Birbirleriyle şakalaşabiliyor dışarı çıkabiliyorlardı. Oysa Türkiye de abi abla demek daha en baştan samimiyeti yok ediyor ve insanları birbirinden uzaklaştırıyor.

    Nicolae ın arkadaşları New York a softball oynamaya gidiyorlardı. Bunun için saat 04.50 am de yola çıktık. Çünkü New York, Chatham dan 6 saat uzaklıktaydı. Bizi sahanın orda indirdiler ve taksiyle Times meydanına gittik. İnanamıyordum, o kadar büyüleyiciydi ki etrafa bakmadan duramıyordum. Her yerin fotoğrafını çekmek istiyordum. Binalar o kadar yüksekti ki çatı katlarını kafamı kaldırıp göremiyordum. Bunun dışında her ırktan binlerce insan oradaydı. Nicolae la saat 12den 17 ye kadar 5 saatlik vaktimiz vardı. Sonrasında softball cuların yanına dönecektik. Bu sürede Google Maps kullanarak yolumuzu buldum. New York u üstünkörü gezmemize rağmen yine de çok eğlendim. O filmlerde gördüğüm sahneler şu anda gözümün önündeydi. Türkiye deyken buralar bir hayal gibiydi, oysa şimdi ben de o hayalin oyuncularındandım. Nicolae la Central Parkta biraz siyaset ve ülkelerimiz hakkında konuştuktan sonra Softball sahasına dönmeye karar verdik. Çünkü saat 5 e geliyordu ve artık dönmemiz gerekiyordu. Taksiye atladık ve ilk geldiğimiz yere döndük. Oyun devam ediyordu ve ben biter bitmez gideceğimizi düşünüyordum. Lakin öyle olmadı. Piknik parti tarzı bir şey yapıyorlardı. Dominik gecesi adını verdikleri etkinliğin tam ortasındaydık. Çünkü Nicolae ın arkadaşları Dominik Cumhuriyetindendi. Yemeklerimizi yedikten sonra bira içmeye başladık ve Nicolae la sohbete devam ettik. 2 saat de orda oturduktan sonra artık gitme zamanımız gelmişti. Gece 12 gibi eve varmıştım. Hemen Caleb a mesaj attım ve yorgun olduğum için işe gelemeyeceğimi söyledim. Ertesi sabah mesajı kontrol ettim ve Caleb a gerçekten üzüldüm. Diğer bulaşıkçı işi olduğu için gelememiş ve Caleb hem yemek yapıp hem de aynı zamanda bulaşık yıkamak zorunda kalmış. Gidip gitmemek arasında kararsız kaldım ama çekindiğim için gidemedim. Yine de Bir sonraki iş günü Caleb beni kovmadı. Zaten diğer iş günü öbür yerde çalıştığım için bulaşıkçılık yapamayacaktım. Ve o gün Lazy Lobster da son günüm olmuştu. Bir iş bitmiş, Caleb la iyi ayrılmıştık. Geçen W2 formumu istediğimde bile ne kadar yardımsever olduğunu gördüm. Onca şeye rağmen bana kızmamış.

    Eastward Ho da çalışma süremim bitmesine sadece 1 gün kalmıştı. Off günümüzde Azerle Boston a gitmeye karar verdik. Bunun için Mustang kiraladık ama arabayı teslim almaya gitttiğimizde adam onlarda Mustang olmadığını nasıl kiralayabildiğimizi anlamadı. Bunun üzerine en ucuz araba Ford Focus u seçtik ve Boston a doğru yola koyulduk. Masraftan kısmak için navigasyon taktırmadık ama işte Google Maps e sövdüğüm o gün gelmişti. Karışık sokaklar Google ın da kafasını karıştırıyordu. Bizi olmayacak yerlere götürüyor, navigasyon yanlış gösteriyordu. Boston da 2-3 saat dolandık ve gideceğimiz yere gidemeden bi otoparka gitmeye karar verdik. Otoparka girerken az kalsın kaza yapıyordum, neyse ki arkadaki araç frenledi ve kurtulduk. Daha kaza yapmadan yayaların çığlık attıklarını duymuştum. Amerikalılar duygularını gerçekten yoğun yaşıyor.

    Otopark merkezdeydi ve bizde inip dolaşmaya başladık. Sonra fark ettik ki Boston aslında gezilecek tüm yerleri merkezinde barındırıyor. En başta otoparka gitseydik hiç stres yaşamayacaktık. Siz de Boston a arabayla giderseniz arabayı merkeze park edin ve öyle gezin. Çünkü her yer yürüme mesafesinde.

    Chatham daki sosyal hayata gelirsek böyle bir şey yok diyebilirim. Sadece 1 bar var ve gerisi restoran. Cafe denen bir şey yok, bar da 1 am de kapanıyor. Ayrıca girişinde sıra beklemek zorundasın ve çoğu zaman kalabalık olduğu için giremeyebiliyorsun. Bunun dışında sokakta, lamba yok ve çevresi ormanlık. Her yer beach dolu ama hava sıcak değil. Haziran ve Eylül de hava yağmurlu ve soğuk 15 derece civarında. Temmuz Ağustos ılık 25 derece. Yine de her hafta yağmur yağıyordu. Bunun dışında Eastward Ho da sadece 4 watçıydık. Biri ben diğeri Azer, iki de Makedon Ivana ve Andrej. Makedonlar da benim gibi 2 işte çalışıyorlardı. Ama onların çalışma saatleri bir hayli yüksekti o yüzden dışarı çıkıp pek bir şey yapamadık. Ivana zaten 20 yaşında olduğu için tek eğlence yeri bara gelemiyordu ve Andrej le de yoğunluğundan 2-3 kez dışarı çıkabilmiştik. O yüzden burda önerim Wat öğrencisi çok olan yerlere gidin. Diliniz daha iyi gelişir ve biraz gelismiş bölgeleri tercih edin. Chatham, yaşlılar için, huzur, sessizlik isteyenler için. Amerikan rüyasını yaşamak Chatham da mümkün değil malesef. Bunun dışında iyi para kazanmıştım. Eastward HO saatine 11 dolar, lazy lobster 10 dolar ödüyordu ve travela başlamadan 3500 dolar gibi bi param vardı. Harcayacak bir yer de olmadığından birikmesi normaldi açıkcası.

    TRAVEL
    Son iş günümde su gibi geldi geçti. İş arkadaşlarımla vedalaştım ve ertesi sabahki New York yolculuğum için hazırlanmaya başladım. New York ‘ u tek başıma gezecektim. Daha sonra Las Vegas a uçup arkadaşlarımla buluşacaktım ve batı turunu yapacaktık. Önceden otellerimi ayarlamıştım. B and B Hotel and Hostelde bilerek 4 kişilik bir oda seçmiştim. Böylece orada arkadaş edinip, onlarla beraber gezebilecektim. Ancak oraya gittiğimde odaların 2 kişilik olduğunu gördüm. Otel temizdi ama çok kalabalıktı. Bunun dışında aşağıda ortak mutfak vardı ve yemek yapabiliyorduk. Ben kahvaltımı orada yapıyordum. Domates, amerikan peyniri, yumurta ve çay  New York’ u baştan aşağı yürüyerek gezdim. Bu süreçte Google Maps gerçekten çok işime yaradı. Gitmeyi planladığım her yere gittim. Broadway showuna oteldeki ilk oda arkadaşım sayesinde gidebildim. Bana indirimli biletlerden ve ayakta izleme olanağından bahsetti. Times meydanında kırmızı merdivenlerin arkasında bir bilet gişesi var, orda indirimli biletler mevcut. Les Miserables oyununu izlemiştim. Normalde oyun 150 dolar. Bu gişelerde 80 dolar gibi bi rakama alınıyordu ama yine de benim için çoktu. Oda arkadaşım ayakta izleme olanağından bahsetmişti. O yüzden gidip sinemayla konuştum ama böyle bir şey mümkün değil dediler. Daha sonra kapıda beklerken bilet satan birine denk geldim. Bana oyunun başlama saatinden 1-2 dakika önce ya da sonrasında gitmemi önerdi ve en ucuz bileti iste dedi. 30 dolar civarı olur dedi ve ben şaşırmıştım Sefiller de de olur mu dedim ve tabiki demişti. Oyun başlamadan 1 dakika önce sinemaya yeniden gittim ve en ucuz bileti istedim. Yanılmıyorsam 34 dolara ya da 29 dolara bir bilet olduğunu ama sahnenin tamamını göremeyeceğimi söyledi. Kabul ettim ve içeri girdim. Yerim balkonda çaprazdaydı. Dediği gibi sahnenin yüzde 10lık bir kısmını göremiyordum. Ama yine de değdi. O efektler olsun, müzikal tiyatro olsun muhteşemdi. Sefiller kitabını okumasam muhtemelen oyunu anlamazdım çünkü konuştukları ingilizceyi pek anlayamıyordum.

    New York da 3 gün de su gibi geçti. Size önerim Natural History Museum u kesinlikle görün. Ben ilk gittiğimde saat 3pmdi ve 4.5 da kapanıyordu. O yüzden bedava gezdim. Ama her yeri gezememiştim ve çok beğenmiştim evrimden dinazorlara her şey vardı. O hep gördüğünüz dinazor iskeletleri oradaydı. Ertesi gün erken saatte gittim, ama bu sefer 35 dolar istediler. Çünkü belirli bir saatten sonra ücretsizdi ve ben önceki gün ücretsiz gezdiğim için şimdi para vermek istemedim. Aslında versem de olurdu çünkü gerçekten gittiğim en güzel yerlerden biriydi. Doldurulmuş dev hayvanlar ve dinazor iskeletleri mükemmeldi. Onun dışında tek başıma gezmek de çok eğlenceliydi. Zaman zaman sıkıldığım oldu ama yine de yeni insanlarla tanıştım ve gitmek istediğim her yere gittim. Yemek istediğimi yedim. Sokakta kebab satanlara da kanmayın. Önce Türk olup olmadığını sorun. Ben Sabrett den kebap istedim bana kürdana takılmış kuşbaşı tavuk verdi bi de 7 dolardı. Oysaki ben sumaklı soğanlı domatesli lavaşlı adana kebap beklemiştim. Bu arada her yerde Türk vardı, onların konuşmalarını duymak bana istemdışı bir mutluluk veriyordu.

    Las Vegas uçusu için Brooklyn den JFK ye gitmem gerekiyordu. Uçuştan 3 saat önce yola çıktım ama oraya 1-1.5 saatte vardım. Yakın gözüküyor ama aslında uzak. Tren geç geliyor, erken çıkmanızı öneririm. Las Vegas’ta arkadaşlarımla buluştum. Hard rock cafeye 2 kişilik rezarvasyon yaptırmışlardı. Ama sorun şu ki biz 8 kişiydik. Gizlice otele girdik ve yerde olsun yatakta 3 kişi yatmak olsun konakladık ve fark etmediler. Bunun dışında Vegas seyahatimden pek memnun kaldım diyemem. 2 gün alışverişte bitti gece de aynı yerlere gittik. Piramitleri ve sfenks i göremedim. İçimde ukte kaldı. Bunun dışında Bellagio o meşhur havuzlu otel de 12den sonra su gösterisi yapmıyormuş. Biz oraya 12den sonra gittik. Tek başıma olsaydım yapmak istediklerimi daha iyi yapardım açıkçası. Çünkü bana sadece New York ve Vegas olsa yeterdi. Bu arada kumarda bi arkadaş 1100 dolar kaybetti aman diyim kendinizi kaptırmayın  Ben sadece 26 dolar kaybettim zaten kazanan da yok.

    Bunun dışında grup halinde Grand Canyon, San Francisco ve Los Angelos ı gezdik. Canyon a bayıldım, capslerde geçen Arizona kertenkelelerini gördüm  Yok yok apaçiler değil, gerçek hayvanlar. Öyle böyle acısıyla tatlısıyla travel kısmı da geçti bitti. Özlemezmişim gibi geliyordu ama şu anda ABD seyahatimin yaşadığım en iyi tecrübe olduğunu anlıyorum. İlk yurt dışı deneyimimdi ve bana çok şey kattı. Tek gittim hiç pişman olmadım. Hatta tek travel yaptığım zamanlar en iyisiydi. Keşke daha iyi bi bölgeye gitseydim. Daha az parayla dönerdim ama daha dolu dolu yaşayabilirdim. Bu arada eve 1700 dolarla döndüm. Yanıma giderken 1000 dolar harçlık almıştım ve travela da 2000 civarı harcamışımdır diye düşünüyorum. Las Vegas, New York, San Francisco, Los Angelos, Grand Canyon, Boston ve tabiki Cape Cod u gezdim.
    EASTWARD HO COUNTY CLUB. MASSACHUSSETTS-CAPE COD-CHATHAM 2015
    LAZY LOBSTER. MASSACHUSSETTS-CAPE COD-CHATHAM 2015

  4. #4
    Araştırmacı Watçı
    Üyelik tarihi
    Dec 2014
    Mesajlar
    70
    Tecrübe Puanı
    11

    Standart

    Eline sağlık sen anlattıkça benim anılarım canlandı ilk başlarda lan amerikalılar ne kadar sıcakkanlı diyip işin gerçeğini sonradan öğrenip küfrettiklerim iş yerinde senle aynı rütbedeki adamların sana emir verip patronluk taslaması senin cevap verememen. E sonradan ingilizceyi geliştirdikçe altında kalmadık bizde
    Bide sen diyince farkettim yaş hierarşisinin olmayışını. Hakkaten benim 10 yaşında kızı olan çok samimi bi arkadaşım vardı yaşı 32 bide 43 yaşında vardı sürekli balık tutmaya yemek yemeye giderdik. Ordayken hiç düşünmedim bu yaş olayını ama onlar hakkaten türüne az rastlanır delikanlı amerikanlardandı. Sen anlattın ben duygulandım be eline sağlık tekrardan

  5. #5
    Hayalperest Watçı
    Üyelik tarihi
    Nov 2014
    Mesajlar
    19
    Tecrübe Puanı
    0

    Standart

    Çok akıcı bir dil kullanarak,içtenlikle ve hiç bie ayrintiyi atlamadan anilarini paylasmissin.Ellerine saglik

  6. #6
    Acemi Watçı
    Üyelik tarihi
    Dec 2014
    Yaş
    30
    Mesajlar
    40
    Tecrübe Puanı
    0

    Standart

    Teşekkür ederim arkadaşlar
    EASTWARD HO COUNTY CLUB. MASSACHUSSETTS-CAPE COD-CHATHAM 2015
    LAZY LOBSTER. MASSACHUSSETTS-CAPE COD-CHATHAM 2015

  7. #7
    Hayalperest Watçı
    Üyelik tarihi
    Sep 2015
    Mesajlar
    10
    Tecrübe Puanı
    0

    Standart

    Neticede dilini geliştiremedin mi yani dostum.

    Ben de , bu tarz dışa kapalı yerlerde daha iyi geliştirilebileceğini düşünüyorum. Kim kime dum duma bir ortamdansa. galiba senin devren pek sana göre denk gelmemiş diyelim

  8. #8
    Acemi Watçı
    Üyelik tarihi
    Dec 2014
    Yaş
    30
    Mesajlar
    40
    Tecrübe Puanı
    0

    Standart

    Çok geliştirdiğimi söyleyemeyeceğim. Sonuçta iş esnasında konuşmaya kalksak menajer gelip hemen laf söylüyordu. Yapacak iş olmasa bile burda durmayın dolaşın yürüyün konuşmayın diyorlardı. İş çıkışı da bir şey yapamıyorduk çünkü dışarı çıkacak bir yer yoktu. Otobüsler 18 de bitiyordu ve zaten saat başıydı. O yüzden uzak yerlere gitmemiz mümkün değildi. Bize yarım saat mesafede bar vardı. Ona da arkadaşım ve ben yürüyerek gidebilirdik ama diğer 2 arkadaş için durum farklıydı. Onlara uzaktı ve yürüyerek ya da bisikletle gece gelemiyorlardı. Bunun dışında amerikalılarla da samimi olamadık. İş esnasında zaten konuşamıyorduk. İş çıkışı da gidecek bir yer olmadığı için bir plan yapamıyorduk. 2-3 kere o dediğim bara gittik. O kadar. Dil geliştirmek için daha çok Wat çı olan yere gitmenizi öneririm. İnsandan insana değişir ama ben Amerikalıların hadi dışarı çıkalım şunu yapalım bunu yapalım dediklerini duymadım. Sonuçta onların kendi çevresi var, sizinle arkadaş olmaya ihtiyaçları yok. En iyi arkadaş olabileceğiniz kişiler watçılardır. O yüzden büyük işletmeler tercih edilmeli.

    Bunun dışında bizim işveren de çalışanları kaynaştırmak için hiçbir şey yapmadı. Bizim bi arkadaşın çalıştığı otelde tek Türk oydu ve işveren onları kaynaştırmak için her hafta geziler düzenlemiş, piknikler yapmış. Bizde tam tersi konuşmamamız kaynaşmamamız için her şeyi yaptılar. Sonuç olarak Eastward Ho yu kesinlikle önermiyorum.

    Dediğin gibi arkadaş çevresi de iyi değildi. Oda arkadaşım diğer Türk le pek yakın olamadık. Gidilecek tek mekan bardı ama o, o tarz yerlere karşıydı. Diğer 2 watcı makedon arkadaş da sabah 7de diğer işlerine gidiyordu ve evleri bara uzaktı. Dolayısıyla onlarla da çok çıkamadık. Zaten 1 tanesi 20 yaşındaydı, 21 yaş altı barlara giremiyor.
    EASTWARD HO COUNTY CLUB. MASSACHUSSETTS-CAPE COD-CHATHAM 2015
    LAZY LOBSTER. MASSACHUSSETTS-CAPE COD-CHATHAM 2015

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)

Benzer Konular

  1. Massachusetts,Cape Cod 2015
    Konu Sahibi qevende Forum Diğer Eyaletler
    Cevap: 17
    Son Mesaj : 03-04-2016, 09:30 PM
  2. 2015 Work and Travel 2015
    Konu Sahibi salih0016 Forum Work and Travel Genel Bilgi Alanı
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 08-08-2014, 05:54 PM
  3. cape cod
    Konu Sahibi burakasdasd Forum Konaklama Şeçenekleri
    Cevap: 12
    Son Mesaj : 01-06-2012, 05:10 PM
  4. Wequassett Resort and Golf Club CHATHAM,MA
    Konu Sahibi makukula Forum Otel, Motel ve Hostel İşleri
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 03-01-2012, 02:57 AM
  5. Resort & Country Club - 4 Değişik iş - Jackson, WY (Wyoming)
    Konu Sahibi shinoda Forum Diğer İş Seçenekleri
    Cevap: 16
    Son Mesaj : 18-12-2009, 08:02 AM

Bookmarks

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •