YTÜ Fen-Ede fakültesinden bir arkadaş UNESCO'nun gönüllü çalışma kamplarına gitmek için dekanından bu belgeyi almış. Belgeyi kaptığım gibi dekan yardımcısına gittim.
Dekan Yardımcısından yaran bi cevap aldım :
D.Y : Biz belgeyi versek bile konsoloslukta sorun çıkıyor.
Ben : Yuh(İçimden

)
Hocam 2 senedir görüşmeye gidiyorum ben. Böyle bir belge sunmuyoruz konsolosluğa
D.Y : Bizi 2 sene önce konsolosluktan aradılar. Problem çıktı. Uğraşmak istemiyoruz öyle sorunlarla.
Ben : (Pasaportu çıkarıp harç damgalarını gösterdim.) Hocam kesinlikle konsoloslukla alakası yok bu işin. Sadece vergi dairesine gidiyor belge. Buradaki harcı ödememek için lazım.
D.Y : Dediğim gibi biz sorun yaşadık.
Ben : Hocam dediğim gibi belge Amerikan Konsolosluğa gitmiyor.
D.Y : Türk Konsolosluğu aradı zaten bizi. Sonra emniyet falan da aradı. Bir sürü kargaşa çıktı. Sana detay veremem ben.
Fakülte sekreteri araya girdi :
F.S : Sayın hocam ben araştırdım konuyu. Gerekli yerlerle görüştüm. Üniversitemizin hiçbir sorumluluğu olmuyor. Maddi külfeti de yok. Bence verilmesi uygundur.
D.Y : Kaç para bu harç?
Ben : 160 TL.
D.Y : Dediğim gibi biz veremiyoruz. Yaşanan sorundan sonra karar aldık. "
Binlerce doları ödüyorlar, pasaport harcını da ödesin" dedik
(Bu noktadan sonra 2 seçenek vardı :
1. Hocanın üstüne atla, Allah yarattı deme... Sonra 2 dönem uzaklaştırma al.
2. Efendi ol, Türkiye'de yaşadığını hatırla. Kuyruğunu kıstırıp çık odadan.)
Tabi ki 2.yi seçtim ve kapıya yöneldim. Arkamdan fakülte sekreteri şöyle dedi :
F.S : Sen rektörlüğe git, yeni yönetime bir danış. Şu şu isimlerle görüş, derdini dinlerler.
Rektörlüğe gittim hemen o gün.
Osmanlı zamanında kullanılan Yıldız Sarayı'nın muhteşem bir binasına konuşlanmış rektörlüğe girişte kimliği falan teslim edip güvenliğe durumu anlattım. Genel sekterliğe uğrayıp Rektör Yardımcısına yönlendirildim. Orada hayatımda gördüğüm en şirret, lanet olası memurla karşılaştım. Söylediği şeyleri yazmak bile istemiyorum. Elimdeki kocaman sıfırla eve dönecektim ki fakülte sekreterinin verdiği isim geldi aklıma. Güvenliğe bu ismi sordum. Telefonla sekreterini arayıp beni onun yanına gönderdiler. Karşımda yine sekreter vardı. Rektör danışmanının sekreteri. Bir an için aslında rektörün falan olmadığını, üniversiteyi sekreterlerin idare ettiğini düşündüm. En azından bu sekreter medeni bir insan gibi karşılayıp, konuştu. Derdimi anlatınca yine aynı cevabı aldım.
Ben : Peki hangi durumlarda veriyorsunuz bu belgeyi?
Skr : Sadece Erasmus ile gidenlere veriyoruz.
(UNESCO için alınan belgeyi verip incelemesini rica ettim)
Ben : Demek ki verilebiliyormuş?
Skr : Evet, bir karışıklık var.
Sonrasında telefon numaramı ve Amerika'ya gideceğim tarihleri aldı. Bu konuyu görüşüp beni arayacağını söyledi fakat henüz bir gelişme yok. Yarın sabah arayıp durumu sorucam. Olumsuz bir yanıt alırsam YÖK'e bir dilekçe yazıp APS ile yollamayı düşünüyorum. Ordan da bir sonuç çıkmazsa 3.sayfada rektörü kesen öğrenci olarak gazetelerde yer alırım.
Bu arada şunu da belirteyim : Bu olaylardan sonra bir silahım olmadığına şükrettim. Bürokraside o kadar lanet insanlar var ki çekip vurasınız geliyor.
Bookmarks