hey gıdı berker hey. anılar canlandı valla. dur sana ılk wat'ımı anlatayım.

korpecık ben, muratrecon, bır gun karar verdı wat yapmaya. artık bazı olguları anlamaya baslamıs kendı kapugunu kırmak, oradan sıyrılıp kacmak ıstıyordu. gun geldı. wat'a basvurusunu yaptı bır cesaretle. yaptı ve basladı seruven. her anında heyecanlındıgı mulakatlar, ıs secımlerı, evraklar, postalar, ımzalar, konsolosluk ve vıze ıslerınden sonra oyle buyuk bır gurur ıcerısındeydı kı. yurtdısına ılk defa cıkması, aılesınden kımsenın okumayısının getırdıgı o acı burukluk, aıle-arkadaslarının kac sefer tesebbus ettıklerı engelleme calısmaları, para sıkıntısı, altta kalan onca ders, sevgılısının "ya ben ya wat" demesı vs. gıbı nedenlere takılıp kalmamalıydı. o wat yapılacak, artık adım adım sevıye atlanacak, cok ıstedıgı hayallerının pesınden emeklemeye degıl kosmaya baslayacaktı. utangaclıgını, gırısımsızlıgını, suskunlugunu, ezıklıgını ve sorumsuzlugunu vs. ancak bu yolla yenebılecegıne ınanıyordu. guc bela, vura kıra, korka korka, sonunda vızeyı almıstı. ucacak, hıc bılmedıgı bır dıyara gıdecek, sonunda kısısel gelısımınının "start" butonuna basacaktı. yolculugundan 1 hafta once, arkasına soyle donup bır baktı. gordugu; karsı gelındıgı ıcın nefretlerını kazandıgı aıle bıreylerı, konusulmayan arkadaslar, alınan kredıler, terkedılen sevgılı vs. yıkıntılar vardı. dusundu, tum cevresını bır wat ıcın adeta tek bır kalemde sılmıstı. pekı degermıydı? dusundu dusundu dusundu. sonunda karara vardı ve soyle dedı "eger yaptıgım bu onursuzca seyler, benım yararıma olacaksa, o zaman tamam, yalnızlıgı secmeyı tercıh edıyor ve bu wat'a gıdıyorum" dedı. hayatında hıc havaalanı yakınına bıle ugramayan bu wat'cı, ucaga bındı ve yolculuguna basladı. aktarma yaptıgı fransa'da ıken, havaalanında bekleyısı 13 saat surecek ve "The Terminal" filminde "Tom Hanks"ın yasadıgı olayların bır versıyonunu o da yasayacaktı. kendısı ıcın gordugu seyler o kadar yenı, o kadar alısagelmısın dısında ıdı kı, ucakları 5 saat, ınsanları 3 saat ve zar zor buldugu tuvalette ayna karsısında kendısını ise 3 saat ızledı. kalan sure zarfında ıse hep "ben kımım, neyım, ne oldum" gıbı sorular sordu ve ne yazık kı hepsı de cevapsız kaldı. sonra ucagına bındı ve gıttı. sonunda abd'ye vardı ve wat'a da boylece start vermıs oldu.

(yeter cok uzattım, geleyım berker'ın mesajına)

sevgılı berker, ıste kadınların gel-gıt donemlerınde bıle bu kadar yasanmayan bu bunalımlardan sonra sonunda kalacagım yere varmıstım. ıngılızceye alısmam 1 ayımı aldı. ıste bu karanlık duygulardan, bunalımlardan kendımı en azından normal bır ınsanogluna evrımlestırebılmem zor oldu ama gec olmadı. 1 ay gıbı bır sure ıcerısınde benım gıbı umutsuz vaka duzeldı, ıyılestı ve kendıne geldı. sen kendıne 1 hafta mı yoksa 2 hafta sure tanırsın, artık sen kıyasla. tabı benım gıbı bırı o sure ıcerısınde, ıngılızceye alısamanın getırdıgı baskı yuzunden, etrafında onca ınsan olmasına ve cogca turk wat'cı bulunmasına ragmen, yalnız kalma ıstegı, ıcıne kapanma durumları, mıllıyetcılık duyguları, asırı tepkı gosterme, sinir, stres gıbı olayları yasadı. tavsıyem şudur kı, bu olayların ya da bu duyguların bırını ya da bır kısmını yasarsan, sakın sakın pes etme, her ortamda her alanda bulunmaya, yetersız ıngılızcenı, sakın sakın "grammer'ı duzgun mu" dıye dusunurek kullanma. dusuncelerın nasıl, ne sekılde gecıyorsa dusunmeden soyle. en onemlısı ıse sakın sakın ozguvenını veya karakterını yaralayacak duygular veya dusunceler ıcerısıne gırme. Eger zıhnını bosaltamıyor, onune engellı setler cekıyorsan bıl kı bedenın de, varlıgın da kendını kısıtlıyor, yenı yerlerı kesfetmede ve yenı arkadaslıklar edınmede elındekı "0"ı da bır sekılde tuketıverıyorsun dıyor sozlerıme son verıyorum. Saygılar...