AMERİKA’DA BİR TÜRK(2)

Merhaba,yazımın ilk kısmında Amerika’ya nasıl gittiğimi anlatmıştım.Şimdi Ameirka’daki bazı anılarımdan bahsedeceğim. Gerçekten çok eğlenceli bir yaz geçirdim

Çalışacağım yer.Amerika’nın 5. büyük eğlence parkıydı.Oradaki aletleri çalıştırıyordum.Parkta çalışmak için Türkiye,Polonya,Bulgaristan,Slovakya ve Rusya’dan öğrenciler gelmişti.4 kişilik evlerde kalınıyordu ve ilk kaldığım evdeki tek Türk bendim.Diğerleri Polonyalı çocuklardı.Hani misafirperver milletiz ya yanımda getirdiğim kolonyayı çıkardım.Polonyalı çocuklara sunacaktım.Biz Türkiyede böyle yaparız falan demeye kalmadan çocuklar mutfaktan bardak kapıp geldi.Meğer kolonyayı votka sanmışlar(!)Siz siz olun kolonyanın üstüne votka değildir içilmez yazmayı unutmayın

İşten çıkışta gittiğim bir cafede güzel bir kız gördüm.Tanıştık ve muhabbet ilerlemeye başladı.Adı Mariaydı.Venezuellalı.Bana ülkemi sordu.Türkiye deyince dünya kupasında 3. olduğumuzu söylemesi beni şaşırtmıştı.Mariayla ortak bir nokta bulmuştuk.Futbol.Tam ben gol atarım diye düşünürken kız bana “kaç tane deven var” diye sordu.Şaşırdım kaldım.Golü ben yemiştim.Ne diyeceğimi bilemedim.Biz onca ülkenin başkentine kadar bilelim bunlar bizi hala çölde yaşıyor sansın iyimi.Diyecek birşey bulamadım,o anki şaşkınlıkla babamın deve galerisi var dedim

Atlantic City’de bir benzinciye girdik.Çok da sıkışmıştık.Bizde benzin istasyonlarının tuvaleti ücretsiz olur.Orada paralıydı.25 cent.Ama biz de Türktük ve 3 kişi 75 cent vermeye razı olmadık.25 cent atınca kapı açılıyordu.Biz 25 cent attık kapı açıldı ama kapanmadan diğer arkadaşım girdi.Böylece 25 cente 3 kişi tuvalete girmiş olduk

Buna benzer bir olayı da Washington’da yaşadım.Sokakta 35 cent atıp gazete aldığınız kutular var.Ben parayı verince kutunun bir gazete verdiğini sanıyodum ama kutu tamamen açılıyormuş.Tabi 3 tane gazete alıp arkadaşlara dağıttım.1 gazete fiyatına 3 gazete. Evet kabul ediyorum bunu sadece Türkler yapıyor)

New York’a gitmiştim ve canım acayip kebap çekmişti.Internetten Türk restaurantlarının adreslerini almıştım.Adresi bulmakta zorlanınca sokaktaki birine sorayım dedim.Kenarda duran birine yanaştım ve İngilizce”buralarda bir Türk restaurantı var mı”diye sordum.Adam yüzüme baktı,güldü ve “evet var” diye TÜRKÇE cevap verdi

Sonunda restauranta girdim..Hemen bir adana söyledim bir de ayran içtim.Şalgam yoktu malesef.Hesap geldi: 18 dolar !!


New York’ta sabahın 6''''sında sağlıklı yaşam trendine uyacağım diye koşan yaşlılar, kahvaltı yerine sosisli sandviç ve kahveyi tercih eden çalışanlar,yüksek yüksek binalar,konuşmasından hiçbirşey anlamadığınız Pakistanlı ya da Hindistanlu taksi şoförleri,çöplerdeki elektronik eşyalar beni çok şaşırtmıştı. Adamın videosu geri sarmıyormuş, fırının bir gözü yanmıyormuş, koltuk takımının modası geçmiş gibi sebeplerden dolayı çöpe atılan onca eşyadan ev dizenlerin sayısı hiç de az değil.

Bu arada New York’a yolunuz düşerse mutlaka Türk Konsolosluğu’na gidin ve oradaki hizmetliyle muhabbet edin.Amcam tam bir Türk.Tipi,kıyafeti,konuşması; herşeyiyle bir Türk.Amerika etkileyememiş onu.”Yeğenim hoşgeldin” dediği zaman özlediğiniz değerler geliyor aklınıza)

Yine New York’ta girdiğim bir cafede baklava görünce çok sevinmiştim.Garsona bu nerenin tatlısı diye sordum. Garson Türk tatlısı diyecekti. Böylece ben de Türküm diyecek ve kendi ülkemden bir şeyi görmekle mutluluk duyacaktım.Ama garson buna izin vermedi.Efendim baklava bir YUNAN tatlısıdır deyince bozuldum. Adam sonra da ekledi. Sarma ve dolmayı göstererek bunlar da YUNAN yemeklerimiz. Bir BULGAR ürünü olan yoğurtla servise sunuyoruz dedi..!

Ne kadar ilginç değil mi? Adamlar baklavayı bile sahiplenmiş...

Amerikan kültürü dedik ya adamlar sokakta gördüğü herkese selam veriyor.Sadece sokakta da değil. Heryerde! Tanısın tanımasın selam veriyor, nasılsın diye soruyor.Bize ters bir durum) Bir tanesi tuvalette sordu naber, napıyosun ,nasıl gidiyor diye. İlk günlerimdi Amerika’da. Ne diyeceğimi bilemedim. Beden dilimle cevap verdim hehe

Amerika’da herşey tüketim üstüne kurulmuş.Paran kadar yaşayabiliyorsun. Zor bir durumun olsa Türkiye’de yardımına koşulacağını bilirsin ama Amerikada böyle birşey yok.Adamlar herşeyden para kazanıyor.Zaman eşittir para kavramı kültürlerinin bir parçası.Zaman kaybı olmasın diye kahvaltıyı yolda yürürken sosisli sandviç ve kahve ile yapıyorlar.

Bizde öyle mi? Yağ. bal. domates. peynir. zeytin. Ve demleme çay tabi ki!Oraya gidince hepsinin değerini daha çok anlıyorsunuz. Dedik ya zaman eşittir para diye; arabada diş fırçalayanları ya da sakal traşı olanları(usturayla değil tabi!)görürseniz şaşırmayın..

Amerikaya gitmenin ne tür yararları oldu diye sorarsanız en başta değişik kültürler tanıma fırsatı verdi derim.Ameirkan kültürünün yanısıra, Polonya, Bulgaristan, Venezuella, Slovakya gibi ülkelerin kültürlerini tanıdım.Trakya şivesiyle İngilizce konuşan Bulgarları dinlemek gerçekten keyif vericiydi.İnsanın aklına Beyaz’ın Hüsmen Ağa tiplemesi geliyor)

Bu arada İngilizcemin geliştiğini söylemeye gerek yok herhalde.

Acısıyla tatlısıyla 3 ay geçirdim Amerika’da ve Türkiye’ye döndüm.Yaşadığım olayların bana kattığı tecrübeyle yoluma devam ediyorum. Değişik kültürler tanıdım,İngilizcemi geliştirdim ve uzak gibi görünen bazı şeylerin aslında hiç de o kadar uzak olmadığını gördüm. Herkese öneririm.
Saygı ve sevgilerimle

ÖNAL ÖREN