AMERİKA’DA BİR TÜRK(1)
ÖNAL ÖREN


Merhaba.
Marmara Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği 3. sınıfta okuyorum.
Size bir öğrenci olarak Amerikaya ilk gidişimde gördüklerimden, yaşadıklarımdan bir özet sunacağım. Ben de kigem.com üyesiyim ve sizlerin ( özellikle ilk defa gidecekseniz) bazı şeyleri önceden bilmenizi istedim...

Hep filmlerde izlediğimiz, her gün haberlerde adını duyduğumuz,neredeyse hayatımızın her köşesinde izine rastladığımız,kimimizin hayranlık duyduğu kimimizin nefret ettiği, siyaset konuşulan her ortamda illaki adı geçen, filmlerde yaşam standardını görüp “vay be orada yaşamak varmış” dediğimiz Amerika’da 3 ay geçirdim.

Yazımın ilk kısmında gitmeyi düşünenlere de örnek olması amacıyla
Amerika’ya nasıl gittiğim konusunda bilgi vereceğim. İkinci kısmında ise başımdan geçen komik ve trajikomik olaylardan bahsedeceğim.

Amerika’ya gitmek çoğumuz için bir hayal.Hem maddi açıdan hem de vize almada yaşanan problemler yüzünden bazılarımız için imkansız görünüyor. Amerikan hükümetinin Avrupa’daki üniversite öğrencileri için bir programı var. Adı work&travel. Türkçe meali çalış ve gez! Son dönemde üniversite öğrencileri arasındaki yeni trend bu programla Amerika’ya gitmek. Ben de "trende" öküz gibi bakmamak için bu programın nasıl bişey olduğunu araştırdım ilk once.

Program üniversitelerin hazırlık,1,2 ve 3. sınıf öğrencileri ile yüksek lisansın ilk senesindeki öğrencilere yönelik. Vize almak için Amerika’ya gidip orada kalmayacağınızı ispat etmeniz gerekiyor.Bu yüzden son sınıf öğrencileri gidemiyor.Bir acenta aracılığıyla Amerikadan bir form alıyorsunuz. Bu form olmadan vize için başvuramıyorsunuz.

Acenta tabi ki bu form için sizden bir ücret talep ediyor.Acenta ayrıca size çalışacağınız iş ve kalacağınız yer konusunda da yardımcı oluyor.Ekonomik uçak bileti bulmak, Amerika ile ilgili oryantasyon programı vermek de acentaların sunduğu hizmetler arasında.Acentaların talep ettikleri ücretler değişiyor ama genelde gidiş- dönüş uçak bileti de dahil 1800$-2000$ civarı oluyor. Tabi giderken yanınıza cep harçlığı da almanız gerekiyor. Cep harçlığını ne kadar fazla alırsanız o kadar iyi olur)

Vize süreci insanın ömründen bir yıl alıyor desem yeridir. Önce vize için gerekli belgeleri hazırlıyorsunuz. Aman şu eksikti,aman bu yoktu,yok ben şunu imzalatmadım falan derken vize görüşme gününüz geliyor.Hani ÖSS sınavından once hep “Bu sene soruları TÜBİTAK hazırlıyor” diye bir söylenti olur ya vize görüşmesinden önce de “Amerika 11 Eylülden sonra Türklere vize vermiyormuş” diye bir söylenti oluyor.

Ardından da “hani Türkiye müslüman ülke ya ondan” diye açıklama geliyorBütün bunlara kulağınızı tıkıyorsunuz ve ne olduğunu anlamadan görüşme bitiyor.Bir kaç gün ya da bir hafta sonra vizeyi alıp almadığınız belli oluyor.Work&travel için vize türü olan J1 damgasını pasaportunuzda görünce inanın çok farklı hissediyorsunuz.

Hani acenta iş ve kalacak yer konusunda yardımcı oluyor dedik ya nasıl işler bunlar diye sorarsanız iş yelpazesi geniş sayılmamakla birlikte genelde oteller,restaurantlar,marketler,eğlence parkları,plajlardaki işler ve Alaska’da balık temizleme işi oluyor. Acentaya ne kadar erken başvurursanız o kadar geniş iş seçeneğine sahip oluyorsunuz. Kalacak yer ise bazen yurtlar ,bazen evler oluyor.Genelde sizinle aynı şekilde Amerika’ya giden öğrencilerle kalıyorsunuz.Tabi evin kirasını orada kazandığınız parayla ödüyorsunuz.

Ve beklediğiniz gün gelip çattı. Annenizin “oralar soğuk olur şunu da al” ısrarıyla tıkabasa doldurduğunuz valizinizle beraber havaalanına geldiniz. Kontrollerden geçtiniz ve sonunda uçağa bindiniz. Düşünsenize ertesi gün Amerika’dasınız. Yurtdışına çıkıyor olmanın verdiği heyecanla ,aileye ve vatana duyulacak özlemin birbirine karıştığı anlar bunlar.

Ben ilk kez uçağa biniyordum ve tatlı bir heyecan vardı içimde.Sık sık uçakla yurtdışına gittiğini sonradan öğrendiğim bir bey “şu uçağı bir kaçırsalardı da biraz heyecan yaşasaydık” dediği zaman biraz korkmuştum. Adam bunu her uçağa bindiğinde söylüyormuş. İlginç bir adamdı)

Uçak yolculuğunda ayaklarınız uyuşmasın diye son bir saat uçakta yürüdükten sonra Amerikaya iniyorsunuz.Hayalini kurduğunuz, filmlerde izlediğiniz hep merak ettiğiniz yerdesiniz artık.

Türkiyeden tamamen farklı bir kültür.Maaşlar bizdeki gibi aylık değil, haftalık Ücretlendirme ise saate gore. Saati 7$ dan çalışıyorsunuz mesela.Haftada ne kadar çok çalışırsanız o kadar çok kazanıyorsunuz. Tabi bu ücretten eyalete gore değişen vergiler kesiliyor. Daha sonra ödediğiniz vergileri geri alabiliyorsunuz. Maaşlar genelde 2 haftalık çek olarak veriliyor.

O yüzden cep harçlığı miktarı ilk başlarda zorlanmamanız için önemli.Telefon fiyatlandırması da farklı.Birisini aradığınız zaman hem siz hem de aradığınız kişi ücret ödüyor. Kontörünüz bittiği zaman sizi arayamıyorlar bile! Dijital merhamet yok yani)

Kazandığınız miktar Türkiye’ye göre çok görünse de harcamanız da o oranda oluyor.Ev kirası, yemek masrafı,ulaşım,çamaşır yıkamak masraflar arasında en çok yekün tutanları.Arabanız yoksa çok zorlanıyorsunuz.Bizdeki gibi her evde çamaşır makinesi yok. Bozuk para atarak çalıştırdığınız çamaşır makinelerinin olduğu çamaşırhaneler var.

Bir olay olduğu zaman 5 dakikadan kısa bir sürede polis,ambulans ve itfaiye olay yerine geliyor.Alışık olmadığımız bir durum değil mi?

Yaşadığınız kültür şokunu ne kadar kısa sürede atlatırsanız o kadar yararınıza.
Macera dolu Amerika artık ayaklarınızın altında..Bundan sonra ne yapacağınız size kalmış.Benim yaşadıklarımı merak ediyorsanız diğer yazımı okumanızı öneririm. Bu arada konuyla ilgili merak ettikleriniz olursa aşağıdaki mail adresinden bana ulaşabilirsiniz.